İstiklal Marşı istiklâlimizin rehberidir

Paylaş:

İSTİKLÂL  MARŞI

-Kahraman Ordumuza-

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl

Mehmet Akif ERSOY

İstiklâl Marşı’mız İstiklâlimizin daimi rehberidir.. İstiklâlimizin rehberi benimsenen İSTİKLÂL MARŞI’mız; bu güzel Vatan’ımızın kutsiyetini dillendirmekte, kanla irfanla elde edilen istiklâlimizin önemini anlatmakta, ulusallığımızın ve ulusal tam bağımsızlığımızın ulviyetini belirtmekte ve ebediliğinin teminine gayret gösterilmesi gerektiğini bildirmektedir..  Ulusumuzun Millî Marş’ı olan İstiklâl Marşı’mız; vatanımıza, ay yıldızlı al bayrağımıza, ulusal tam bağımsızlığımıza ve ulusal benliğimize millî bilinçle korkmadan azimle onurluca sahip çıkmayı öğütlemektedir..

“Kapımıza dayanıyorsa zülüm, Başka yol yok, ‘YA İSTİKLÂL YA ÖLÜM!’” anlayışını ilke edindiğinden “Düşman işgaline suskun Padişahın tahtından Vatan’ın bahtı daha önemlidir!” anlayışındaki  Çanakkale’nin o unutulmaz Anafartalar Kahramanı Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün başkanlık ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin (TBMM) bir toplantısının ikinci oturumunda (1 Mart 1921’de) (asıl elemeler sonraki günlerde yapılacağından o gün sadece bir şiirin okunması önerilmişliğinden dolayı) İstiklâl Marşı yarışması ile ilgili ön elemeyi aşan şiirlerden biri okundu.. O gün Meclis’te okunan bu şiir büyük bir ilgi gördü.. Bu şiir, Mehmet Akif Ersoy’un şiiri idi.

(Yarışmaya katılan şiirlerden biri olan bu İstiklâl Marşı şiiri, Mecliste, zamanın Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey tarafından 10 Kıtası okunmuş ve Meclisteki bir vekilce de okunuşu bir kez daha tekrarlatılmış ve bu ikinci okunuşu esnasında da ayağa kalkılarak sık sık alkışlanmıştı.. Yarışmaya hak kazandığı ileri sürülen diğer 6 şiir, 12 Mart’taki elemede  elendi ve bu nedenle sözleri, dizeleri halk tarafından bir hayli zaman tam olarak bilinmediyse de ön elemeyi geçtiği ileri sürün o 6 şiirin sözlerinin kifayetsizliği, dizelerinin kısalığı ve bir marş olma özelliğine haiz olmadığı birçok meraklılarınca, araştırmacılarca sonradan öğrenilmiştir ve bu nedenle Mehmet Akif’in şiirinin mükemmelliği bir kez daha takdire şayan olmuştur.!)

Mehmet Akif Ersoy’un Kahraman Ordumuza diye ithaf ettiği ve dediği ve bir rahatsızlığında kendisine soranlara -“Milletime armağan ettim. O şiir artık benim değildir. O, milletin malıdır. Allah bir daha bu millete İstiklâl Marşı yazdırmasın, o kötü günleri bir daha yaşatmasın!”-  dediği ve on kıta, 41 mısradan oluşan, ilk iki kıtası Osman Zeki Üngör tarafından (1922’de ve daha sonrası 1930’da yeniden) bestelenip Millî Marş olarak söylenen  İSTİKLÂL MARŞI, 17 Şubat 1921’de Sırat-ı Müstakim ve Hakimiyet-i Millîye’de yayımlandı.” (Sırat-ı Müstakim; “istikamet yolu” anlamına gelen haftalık yayınlanmış bir İslami dergi.), (Hakimiyet-i Millîye; “Millî Mücadele’nin sesi” sayılan bu gazete ise Millî Mücadele dönemi gazetelerinin önderi başlıca haber kaynağıydı. Hakimiyet-i Millîye gazetesinde Millî Mücadele’mizin öncüsü Mustafa Kemal’in köşe yazıları da yer almıştı..)

İstiklâlimizin  önemliliğini dillendiren, vatanın kutsiyetini anlatan İstiklâl Marşı şiiri, sadece bir şiir değildir, Millî Marş’tır; Şanlı Aziz Türk Milletinin ve de Kahraman Ordumuzun Millî Marşı’dır.! Bu nedenledir ki, Ecdat, Vatan, Bayrak ve Bağımsızlık bilincini ve sevgisini gerektiği gibi anlayabilmek için bu uğurda yapılan onca uğraşları, savaşları çok iyi araştırıp tarihimizi güzel kavramalıyız.. Dünün işgalcisi o emperyalist haçlı düşmanlardan kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşumuzun öncüsü Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün fikirlerini, Şairimizin bu şiirindeki  “İstiklâl”in önemine yönelik öğütlerini iyi anlayıp Atatürkçülüğü, bilinçle ve azimle dosdoğru uygulamalıyız.. Çünkü Atatürkçülük; Atatürk İlkelerini ve Atatürk Devrimlerini daima içtenlikle benimseyip Cumhuriyetin kazanımlarını bilinçlice savunmaktır,  Atatürk Yolu’nda bu güzel vatanı ve bu aziz milleti onurluca gönence kavuşturmaktır, ulusallığımızı ve İstiklâlimizi ebedi kılmaktır.!

Birinci Dünya Harbi’nin (1914-1918) meydana getirdiği o yokluklarda, o zor koşulların oluşturduğu yoksulluk içinde bulunan Türk Ulusu’nun ve bu güzel Türk Yurdu’nun düşman işgali altında bulunmasına, o işgalci düşmanların mezalimlerine yurtseverlerimizin, Anadolu halkımızın gönlü razı olmadığından o düşman zulmünden kurtulmak için, ulusallığımızın ve ulusal bağımsızlığımızın yeniden temini için bir çaba gerekliydi.. Müstemlekelik asla benimsenemezdi.! Asker, silah, cephane, araç gerecin yanı sıra bir de moralin yükseltilmesi, millî dayanışmanın tez temini için bir “Millî Marş” gerekliydi.. (O işgal günlerinde Erkânı Harbiye Umumiye Reisi ve Garp Ordusu Kumandanı İsmet (İNÖNÜ) Paşanın Maarif Vekaleti’ne teklifi üzerinde Ekim 1920’de “İstiklâl Marşı Yarışması” düzenlenmişti..) Ulusallığımızın devamlılığına, ulusal bağımsızlığımızın teminine ve bağımsızlığımızın ebediliğine destek sağlayıcı Millî Marş’ımızın oluşturulması için düzenlenen yarışmaya 724 şiirle katılmış bulunan yurtsever birçok şairimiz gibi İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy da bu yarışmaya “İstiklâl Marşı” adlı 10 kıtalık şiiriyle katıldı.. Mehmet Akif, kendisine yapılan şiir yazması ısrarı üzerine (yarışma süresinin bitimine iki gün kala komisyona gönderdiği) bu güzel ve yol gösterici, öğüt verici “İstiklâl Marşı” şiirinde milletimize “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!” diye seslenirken, rengini Şehidimizin al kanından alan ay yıldızlı al bayrağımızın daima özgürce dalgalanmasını, düşmanların saldırılarına maruz kalan bu güzel vatanın ve aziz milletin kurtuluşunu, hürriyete kavuşmayı ve hatta bu güzel vatanımızın ve aziz milletimizin ebediyen var oluşunu  arzu etmektedir..

İstiklâl Marşı’mızı sadece okumak, yeterli değildir! İstiklâl Marşı’mızın içeriğini, öğütlerini de çok iyi bilmek gerekiyor ve hatta bunlardan daha önemli olanı ise bu öğütleri dosdoğru uygulamak gerekiyor.. Çünkü uzun süren savaşların yorgunu ve yoksulu Türk Milleti’nin, o haçlı emperyalizmin oluşturduğu o karanlık ve acı günlerden korkmadan yılmadan ulusal dirence, millî mücadeleye yönelerek o zalim düşmanı bu güzel yurttan söküp attığı gibi, o düşmanın bu topraklara bir kez daha gelmesine engel olmak için de bu güzel şiir İstiklâl Marşı’ndan ilham alınmalı; Vatan, Bayrak ve Bağımsızlık bilinci ve sevgisiyle güzel yarınlara emin adımlarla dimdik yürünmelidir..

Ki, “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” (M.A.E.) sözünden de anlaşılması gerektiği gibi millîliğe, millî dayanışmaya büyük bir önem verilmelidir, düşmanın şer oyunlarına gelinmemelidir, vatanseverliğe özen gösterilmelidir.. Dünün işgalcisi ve Türklüğün ezeli düşmanı o şer sevr paylaşımı özlemcisi o sinsi haçlı emperyalizme, o haçlı emperyalizmin güdülediği mandalığa ve o yıkım ve paylaşım projesi olan şer sevr bop tuzaklarına daima onurluca karşı durulmalıdır.. Orta Doğu bataklığına, emperyalizm yangınına karşı daima ulusal bilinçle doğru tedbirler alınmalıdır.!

Ki, o düşman işgaline ve mezalimine maruz kalış günlerinde “Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir.” “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” (Amasya Genelgesi-22 Haziran 1919) anlayışıyla Millî Mücadele’ye başlamak için Erzurum Kongresi(23 Temmuz 1919), Sivas Kongresi (4 Eylül 1919) yapıldı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) kuruldu (23 Nisan1920). Düşman işgalinden ve mezalimlerinden kurtuluş için  Kuvayı Millîye oluşturuldu.. Düşman işgalinden kurtuluşa yönelik bu vatan çalışmalarını istemeyip engellenmesi için o düşman yandaşı olan Türklük karşıtlarınca da Halk’a, Kuvayı Millîye’ye karşı baskılar, mezalimler yapılmaya başlandı.. Mazlum Halk, Saray’dan da yapılan baskılarla, saldırılarla, dinsel söylemli yalanlarla yıldırılmaya, korkutulup sindirilmeye maruz kaldı.! Kuvayı Millîyecilere karşı suçlamalar, akla hayale gelmedik iftiralar ve saldırılar, tutuklamalar ve hatta idam fermanları oluştu.. Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde başlatılan Millî Mücadele’ye karşı harici ve dahili şer mihraklarca her bir tarafta kalkışmalar, ayaklanmalar başlatıldı.. İşte böyle zor şartlar altında, ulusal kurtuluş mücadelesinin uhreviyatı için bir İstiklâl Marşı’na da ihtiyaç duyuluyordu..  Kuvayı Millîye’ye karşı o emperyalist işgalcilerce Saray’a kurdurtturulan Kuvayı İnzibatiye (Hilafet Ordusu – Hıyanet Ordusu, 18 Nisan 1920) gibi benzeri Türklük karşıtı ihanet unsurlarının, kumpasların dahili ve harici düşmanlarca yine sinsice kurgulanıp dün olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de karşımıza çıkacağı asla unutulmamalıdır ve bu olumsuzluklara, Türklük’e ve bu güzel Türkiye’ye yönelik aşağılamalara, ihanetlere karşı tedbir için İstiklâl Marşı’mızdan ve Gençliğe Hitabe’mizden daima bilinçlice yararlanmalıyız.. Emperyalistlerin ve o haçlı emperyalizmin sevr bop özlemcisi işbirlikçilerinin sinsi şirin şer söylemlerine aldanmamalıyız.! İşgal yıllarını da iyi anlatıp insanımızı emperyalizmden ve hizmetkarlığından daima sakınmasını sağlamalıyız; millîliğimize yani ulusallığımıza ve ulusal tam bağımsızlığımıza onurluca sahip çıkmalıyız.

Ki, vaktiyle kiliselerin, papazların ve din tacirlerinin etkisiyle ilimden, fenden uzaklaştırılıp hurafelerden medet ummaya yönlendirilen Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın son dönemlerinde o haçlı dünyasının entrikalarıyla meydana gelen Birinci Dünya Savaşı bahanesiyle işgale uğrayıp yıkıma ve paylaşıma maruz kalan bu güzel Anadolu’muzun o haçlı emperyalizmin hain saldırılarından, vahşi baskı ve zulmünden kurtulabilmesi için büyük Atatürk’ün önderliğiyle oluşan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin daha da güç kuvvet bulması, askerimizin moralinin düzeltilip cesaret kazanması için o savaş günlerinin zorluklarında ihtiyaç duyulması nedeniyle düzenlenen bir yarışma vesilesiyle yazılması  sonucu meydana gelen ve “Millî Marş”ımız olarak resmen kabul edilen İstiklâl Marşı’mız, şanlı Türk Ulusu’muzun ulusal ve onursal bağımsızlık destanıdır..  Bu nedenledir ki, İstiklâl Marşı şiiri, Meclis’te alkışlarla kabul edilince, Meclis Başkanı Dr. Adnan Bey, “Mademki İstiklâl Marşı kabul edilmiştir, ayakta dinleyeceğiz.” demişti.. O dönemin Milli Eğitim Bakanı “Millî Hatip” Hamdullah Suphi (Tanrıöver Bey, şiiri okumak için kürsüye gelmesiyle Meclis üyeleri ve dinleyiciler ayağa kalktılar ve kürsüden okunan İstiklâl Marşı’nı coşku ve alkışlar içinde ayakta dinlediler.! (12 Mart 1921)

Gerçi “İstiklâl Marşı için 500 Lira para ödülü belirlenmişti.. Mehmet Akif’in bu güzel şiiri yazmaktaki asıl amacı para ödülünü almak değildi; vatan için şehit olan askerlerimizin acılarını paylaşmak, düşmanı bu güzel yurttan söküp atmak için mücadele eden askerlerimize, gazilerimize ve cephe gerisindeki endişeli halkımıza moral vermekti.!

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!” (M.A.E.) dizelerinin yer aldığı “Çanakkale” şiiri bunun kanıtı değil miydi?

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, o vakitlerde Mehmet Akif tarafından para ödülü kabul edilmeyen, fakat ısrarla bu emeğine 500 lira verilerek (ki, yarışma koşullarında para ödülü önceden belirtilen bu güzel şiir’in ücretinin ödenmesi sayesinde bu güzel Millî Marş şiirinin millete ait olması mutlaka sağlanmalıydı ve bu nedenle) resmen satın alınıp milletin ortak değeri haline getirilmesi sağlanan İstiklâl Marşı’mız, Türk’ün millî dayanışma ve millî kaynaşma dayanaklarındandır.. (Gerçi, o günlerde “yarışma komisyonuna gelen şiirlerden ön elemeyi geçen 6 tane şiirin en fazla aranılan niteliklere haiz olduğu Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey tarafından söylense de bir “Millî Marş için yeterli görülmeyip” ısrarla kendisinden bir Millî Marş şiiri yazması istenilen (Burdur Mebusu) Mehmet Akif’e verildiği ileri sürülen birçok şairin yazdığı ileri sürülen 700’ü aşkın (724) o katılım şiirlerinin bir kitap haline getirilmesi de güzel bir millî yapıt kazancı oluştururdu.! Ki, o günlerde, elemeyi aşan diğer 6 şiirin Meclis’te okunuşuna yer verilmemişti tek bir şiirin okunması istenildiğinden ve Mehmet Akif’in alkışlar içinde okunan İstiklâl Marşı başlıklı şiiri o komisyon başkanınca da çok beğenildiğinden.! Gerçi 12 Mart’ta yapılan yarışmayı Mehmet Akif’in şiiri kazandı.. Mehmet Akif (ERSOY) tarafından 10 kıta olarak yazılan ve ilk iki kıtası İstiklâl Marşı olarak kabul edilip okunan bu İstiklâl Marşı şiiri, Meclis’te alkışlar içinde birkaç kez okundu ve ayakta alkışlarla dinlenildi.. 

[Ama yine de sormadan edilemiyor:

“Biz kimleriz? Biz Atay’dan gelen erleriz.” diyen Enis Behiç KORYÜREK,

“Ey bütün cihana bedel Türk eli/Açtığın cenklerin yoktur evveli..” diyen Halit Fahri OZANSOY,

“Çarpar ecdadımın nabzı damarlarda bugün/Koşar üç kıta’dan nal sesleri halâ Türk’ün!” diyen Yusuf Ziya ORTAÇ,

“Unutma ki şairleri haykırmayan bir millet,/Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.”diyen, “Ben bir Türk’üm, dinim cinsim uludur./Sinem, özüm ateş ile doludur.”  diye seslenen Mehmet Emin YURDAKUL gibi birçok önemli şairlerimizin 6 ay gibi bir süresi olan bu yarışmaya dair şiirleri var mı yok mu belli değilse neden?! Yoksa onlar, işgal günlerinin o zor koşullarında Ankara’ya ulaşmakta zorluk mu çekmiştiler?!]

İstiklâl Marşı, o işgalci haçlı düşmanını bu güzel vatandan kovup Ulusal Tam Bağımsızlık yolunda güven ve azimle ilerlemek için hissedilen güç kuvvet kaynağıdır.. Çünkü, İstiklâl Marşı’mız; şehit ve gazilerimizin kutsal emaneti sayılan bu güzel vatan toprağımıza, şehidimizin al kanından rengini alan al bayrağımıza ve ulusal tam bağımsızlığımıza, millî benliğimize onurluca sahip çıkmayı, ecdadımıza saygı ve minnet duymayı anlatmaktadır..

 Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz.

Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz.”(M.A.E) dizerlindeki sözüyle de dillendirdiği gibi günümüzde “medeni!” geçinen haçlı zihniyetli o vahşi Batı’ya vaktiyle o içinde kıvrandığı “Orta Çağ karanlığı!”ndan kurtulmasına, milliyet kavramını edinmesine ve uygarlaşmasına katkı sağlayan Türk’ün dünya medeniyetine büyük bir katkıda bulunduğunu belirtiyordu büyük şair Mehmet Akif  Ersoy..  Ama ne var ki, Türk’ün oluşturduğu Cihan İmparatorluğu Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) entrikaları nedeniyle mağdur duruma düşürüldü.!  İlk Cihan Savaşı’nda ohaçlı emperyalistler  üstün donanmalarıyla, çok sayıdaki askerleriyle ÇANAKKALE’de büyük bir hüsrana uğratılmalarına rağmen entrika baskısıyla müttefiki olunan Almanya’nın yenilgisi yüzünden yenik sayıldık ve bu güzel vatan toprağı o düşmanların işgaline maruz kaldı! Anadolu insanımıza büyük eziyetler yapılmaya başlandı.! Antep, Maraş, Urfa, Samsun, İzmir yöresinden başlatılan saldırılar karşısında sessiz kalınamazdı.! Düşmana karşı yöresel karşı duruşlar başlatıldıysa da çoğu kez yeterli olmuyordu.. Düşman saldırılarına karşı genel bir karşı duruş gerekliydi.. Onca yokluğun, yoksulluğun, cehaletin, nifak vahametinin ve maruz kalınan o nice acıların üstesinden gelinmesi gerekiyordu. Ama nasıl?! Silah, cephane yetersiz, insanımız tedirgin, bitkin ve moralsizdi! “Millî mücadelelere şahsi hırs değil,  millî ideal, millî onur sebep olmuştur.” diyen Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa önder oldu ama yine de askerin moralini, halkın umudunu arttıracak bir şey daha gerekiyordu.. Evet, Askerimize ve ulusumuza moral aşılayacak, güç kuvvet verecek bir Marş, bir Millî Marş gerekiyordu..

Sahipsiz vatanın batması haktır,

Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.” (M.A.E.) öğüdünde bulunan Mehmet  Akif, yarışma konusu marş için bir ödül ileri sürüldüğünden, ulus yoksulken böyle bir ödüllü yarışmaya katılmayı uygun görmüyor ve bu nedenle Marş ile ilgili bir şiir yazmaya yanaşmıyordu.. Ama ne var ki,  yarışma komisyonunun elinde millî bir marş için yeterlilik arz edecek  bir şiir henüz yoktu.! Maarif Bakanı Hamdullah Suphi Bey’e göre durum gerçekten çok vahimdi.! (Burdur Mebusu olan Mehmet Akif o günlerde Ankara’daydı..)   Bu durum üzerine  İstiklâl Marşı yarışması için kendisinden ısrarla bir şiir yazması istenilip ikna edilen vatanperver şairimiz Mehmet Akif (ERSOY), hürriyet özlemine düşen, istiklâle kavuşmayı arzulayan Ordumuz ve ulusumuz için Şubat 1921’de İstiklâl Marşı şiirini yazmaya başlamıştı..

Ulusum, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?”  (M.A.E.) dizelerinin de yer aldığı bu şiirde bir canavara benzetilen o işgalci emperyalist haçlı Batı’nın, o güçlü donanmasıyla Çanakkale’yi cehenneme çevirerek etkin olmaya çalışmalarına rağmen geçemediği, giremediği bu vatan toprağına Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) dayatmasıyla Anadolu içlerine asker sokarak topla tüfekle, Sevr entrikasıyla alamadığı bu güzel yerleri bu günlerde de ve yarınlarda da yeniden elde edebilmek için yeniden yöntem değiştirip koyun postuna bürünen çakal misali sinsi dost edasıyla işbirlikçilerini de yönlendirerek yine dünün o şer bizans oyunlarına, ekonomik işgale, sosyal ve siyasal tahribata yöneleceklerini, işbirlikçileriyle Türklük şuurunu unutturmaya yönelerek millî dayanışmayı sarsmaya, ulusal birlikteliğimizi yıpratmaya çalışacaklarını asla unutmayalım.!

İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un bu güzel destansı şirinde,

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın!

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.” (M.A.E.) diyerek, yurdumuza sokulmamasından bahsettiği o haçlı düşmanların, dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de yine düşmanlıklarını bazen tehditkar, bazen de dost görünümlü kisveyle sinsice sürdüreduracaklarını asla unutmamalıyız.!

Ki, işgal altındaki İstanbul Hükümeti’nin, “Aman ha karışmayın! Sakın engellemeye kalkmayın! Onlar Zararsızdırlar.!” gibisinden sözlerle İzmir Halkı’nın da uyutulmak istenildiği günlerde İzmir’e yönelen o yunan silahlı askerlerinin 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkışı nasıl unutulurdu? Eli silahlı bu düşman askerlerinin, İzmir’e buğday, ekin biçmeye değil, insan biçmeye geldiklerini anlamak çok mu zordu?! Durum buyken 1 Mart (2003) tezkeresinin Meclis’ten geçmemesine üzülenlerle sevinenlerin sayısının birbirine yakın bulunmasına ne denmeliydi!?  At iziyle it izinin birbirine karıştığı bir ortamda “Endişeye mahal yok! Kalıcı değiller! Irak’a geçekler.!” savıyla 60 bini aşkın o yabancı askerin; uçak ve helikopter (belki de tüfek, tank ve top bulundurarak!)  6 ay süreyle Güney Doğu’daki bazı illerimize konuşlandırılması fikri neyin nesiydi, hangi akla hizmetti?! Süleymaniye’de askerimizin başına çuval geçiren o namertlere bugün ve yarınlarda da nasıl güvenilebilinirdi?!

Vaktiyle Almanya ittifakının hazin sonuçları unutulmuş gibi dünün o işgalci düşmanlarına güvenerek Ortadoğu bataklığına girmek; Batı’yla birlikte “Barış! Barış!” diye diye Ortadoğu yangınına körükle gitmek anlayışı büyük bir gaflet değil miydi? Yeniden Haçlı Seferleri’ne başladıklarını söyleyen, koyun postuna bürünen dünün paylaşım teşvikçisi o çakalların dürüstlük taslarcasına ileri sürdükleri o sinsi şer söylem ve dayatmalarına ilgi nasıl duyulabilir, bunlara nasıl güvenilebilirdi?

Şairimizin,

Bastığın yerleri ‘toprak!’ diyerek geçme, tanı.!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı! ” (M.A.E) veciz dizeleriyle belirttiği bu cennet vatanın ulviyetini güzel anlamalıyız.. Truva atlarına, takkiyecilerin şirin söylemli şer takkiyelerine, kuzu postuna bürünmüş dost görünümlü düşmanın kara’yı beyaz göstertme gayretlerine aldanmamalıyız.! Bu güzel Vatanın düşman çizmesinden kurtuluşu için şehit düşen o nice isimsiz olan- adı sanı belli olmayan ve kefensiz yatan şehitlerimize karşı sorumluluklarımızın bulunduğunu unutmamalıyız.! İstiklâlimizin ve istikbalimizin teminatı sayılan bu vatan toprağının korunmasının önemini iyi kavramalıyız; halkımıza, geleceğimizin teminatı gençliğimize gereği bilgileri çok iyi kazandırmalıyız.!

 Yurdumuzun ve ulusumuzun istiklâline ve istikbaline yönelik düşman entrikalarına aldanmamalıyız.! Çünkü öteden beridir Sevr peşinde koşuşan dünkü o düşmanlar, işbirlikçileriyle kaos oluşturtma, kimi gafil ve hainlerce tertiplenecek kumpaslardan yararlanmak peşindedirler.!  Bu nedenlerledir ki, minberde, okulda, kışlada ve her yerde vatanın değeri, bayrağın ve bağımsızlığımızın önemi ve o haçlı emperyalizmin işgaline uğrayan bu güzel yurdumuzun düşman işgalinden kurtuluşumuzun öncüsü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliği ve büyük devlet adamlığı çok iyi anlatılmalıdır!  Gençliğimize Vatan, Bayrak ve Atatürk bilgisi ve sevgisi çok iyi kazandırılmalıdır ki, yetişen gençliğimiz, Türklüğün ezeli düşmanı o emperyalist  haçlı irticanın hurafelerine, haçlı misyonerlerin ve dahili işbirlikçilerinin aldatmalarına kanıp yanılmasın; gaflet, dalâlet ve ihanetler yüzünden meydana gelen geçmişin o büyük acıları bir daha yaşanmasın.!  Kuzey Kıbrıs Türk Devleti dahil 18 Türk Devleti kurmak önemli gibi görünse de, şimdi, asıl önemli sayılan ise, yıkılan onca devletlerimizin, İmparatorluklarımızın yıkılışlarından dersler çıkararak, önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün öncülüğünde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizin bir bütünlüğünün ve ebedi ulusal tam bağımsızlığının sağlanmasıyla ilgili temellerin daima sapasağlam tutulması elzemdir.!

Unutulmamalıdır ki, dünün o işgalci düşmanı ve işbirlikçileri; yine kurnazlık, yine komplo ve kaos entrikaları peşindedir! Millî ve dini duygularımızı sömürerek dün olduğu gibi bugün ve yarınlarda da yine bizleri birbirimize düşürmeye çalışacakları asla unutulmamalıdır.! Bu nedenlerledir ki, Türklüğün millî bir pusulası sayılan İstiklâl Marşı’mızdaki o güzel sözler de, onca güzel o öğütler de iyi anlaşılmalı ve dosdoğru uygulanılmalıdır.! Çünkü, tarih; hatayı, gaflet ve ihaneti asla ve asla affetmez!!

Ve yine de çok iyi bilinmelidir ki, dünün işgal yıllarında mandacılığa hizmeti hüner bilip Millî Mücade’lemizi sekteye uğrattırmayı görev edindirilenlerin uzantılarının bir kısmının ellerine günün birinde eğer fırsat geçerse; Cumhuriyet’in kazanımlarını tahrip etmeyi, Atatürkçü yurtseverleri yıpratmayı, Türklük’ü ve hatta Atatürk’ü unutturmayı, Millî Eğitim’i temelden sarsmayı kendilerine verilmiş görev sanırlar.! Bu durumlar göstermiyor mu tarihteki 17 Türk Devletleri’nin neden yıkıldığını?

Eskilerin iyileştirilmesinin yerine  tümünden değiştirilmesinin istenilmesi, zorunlu Millî Temel Eğitim’imizin 4+4+4 sistemine dönüştürülmesi, Atatürk zamanında okullarımızda okutulmaya başlanılan (1932 yılında Millî Eğitim Bakanlığı görevine gelen Dr. Reşit Galip tarafından yazılan ve ilk olarak 23 Nisan 1933 yılında okunan) 80 yıllık “Andımız”ın (Ekim 2013’te) kaldırılması, Ulusal Bayramlarımız’ın kutlanmasına yönelik zaafiyetlerin göze çarpması, hızla değişen ilgili ilgisiz gündemlerle halkın bu gündemleri takip edemez hale getirilip zihninin bulandırılması çabası, bir bütünlük arz eden Atatürk İlkeleri’nin yanlış yorumlandırılmak istenilmesi, güzel dilimiz Türkçe’ye rakip etnik diller yaratılmaya çalışılması, çözüp dönüştürme çabası, Değerlerimizin yıpratılmasının hüner sanılması, Atatürk’ün resminden ve Hitabe’sinden rahatsızlık duyanların bulunması, TC yazısına yönelik gaflete düşülmesi neyin nesidir?  İşte böyle durumlar, İstiklâl Marşı’mızın iyi anlaşılıp anlaşılmadığının, vatan sevgisinin ve millî duygunun mevcut olup olmadığının belirtileridir.!

Cihan İmparatorluğu Osmanlı’nın vaktiyle at koşturduğu diyarlarda kalkışmalar, savaşlar, yıkımlar varsa, bu entrikalar; o haçlı emperyalizmin Dünya Savaşları entrikaları ile ilgili yarım kalmış hesaplarının devam ededurduğunun belirtileri değil de nedir? Ne hazindir ki, o kirli hesapların içinde Cihan İmparatorluğu’nun son diyarı bu güzel vatan toprağımıza da göz koyulması söz konusudur! Bu acı tablo gösteriyor ki, dünün o şer Sevr senaryoları günümüzde de devam ededurmakta, içimizdeki kimi gafil ve hainlerce de ilgi ve destek bulabilmektedir.! Şairimizce canavara benzetilen o emperyalist haçlı Batılılarca kurgulanan çözüp değiştirmeyle dönüştürüp bölüştürme senaryolarıyla ufuklarımız yeniden karartılmak isteniliyor.! Bu nedenlerledir ki İstiklâl Marşı’mızın içeriğinin çok iyi bilinmesi de vatan görevinin  dürüstlükle dosdoğru yapılması büyük bir önem arz etmektedir..

Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin 12  Mart 1921 tarihli toplantısında Millî Marş olarak kabul edilen bu güzel İstiklâl Marşı’mız; ulusallığımızın özgürlük timsali Ay Yıldızlı al bayrağımızı, ulusal bağımsızlığımızı, bu kutsal vatan ufkumuzu nurlandıran bir ışıktır.! Bu ulvi nedenlerledir ki, İstiklâl Marşı’nı sadece ezberleyip söylemek yeterli değildir!  İstiklâl Marşı’mızın içeriğini de çok iyi bilmek ve geleceğimizin teminatı gençliğimize çok iyi öğretmek ve içtenlikle benimsetmek gerekir.. Ki, ulusumuzun ve bu güzel yurdumuzun, geçmişin o kötü günlerini, o acıları ve o yoklukları yoksullukları bir daha yaşamasın temennisinde bulunan,

“Ecdadını, zannetme ki asırlarca uyudu;

Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?” (M.A.E.) diyerek ecdadın bilinmesini isteyen,

“Sahipsiz olan bir memleketin batması haktır;

Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır!” (M.A.E.) diyerek vatana daima doğru sahip çıkmamızı belirten,

“Girmeden nifak, millete düşman giremez;

Toplu vurdukça yürekler, onu top bile bölemez.” (M.A.E.) diyerek düşman oyununa düşmemek için millî dayanışmanın önemine değinen ve devamlılığını arzulayan,

“Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

Verme, dünyaları alsan da bu Cennet Vatanı.” (M.A.E.) diyerek şehit ve gazilerimizin kutsal emaneti bu kutsal vatanın öneminin, kıymetinin iyi bilinmesini öğütlediği dizeleri gibi birçok güzel sözleriyle öğütlerde bulunan millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un -“Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!” sözü de unutulmamalıdır.  “O kötü günler bir daha yaşanmasın!” temennisinde bulunulsa da sadece bir temenninin yetmezliği iyi bilinerek bu güzel Vatan’a daima onurluca sahip çıkılmalı, o haçlı emperyalizmin ve işbirlikçisi hainlerin bu güzel yurdumuza ve aziz ulusumuza yönelik sinsi şer entrikaları, Atatürkçü yurtsever aydınlarımıza yönelik sinsi şer komploları tez bozulmalıdır.! Türklük düşmanlarının sinsi şer kumpaslarına, dinsel yalanlarına, millî kamuflajlı şer söylemlerine bir daha adlanılmamalıdır.. Gerçek Millîlik, kıyısıyla adasıyla vatan toprağını savunmaktır.. Gerçek Millîlik, stratejik ulusal yatırımları korumak ve geliştirmektir.. Gerçek Millîlik, sevr bop yıkımı ve paylaşımı peşinde koşuşan o haçlı emperyalizmin sinsi şer oyunlarına ve piyonlarına onurluca karşı durmaktır.. Gerçek Millîlik ve yerlilik sadece laf değildir(!); Türk yurduna, Türk tarım ve hayvancılığına, Türk kültürüne, Türklük şuuruna, TC’nin her yerde yazılı olmasına, Türkçe’nin gelişmesine, yerli yatırımların ve önemlilik arz eden her türlü fabrikaların ve sanayi kollarının  yerli ve millî kalmasına onurluca sahip çıkmaktır ve hatta bunları millî anlayışla geliştirmektir..

Düşman işgalinden kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşumuzun öncüsü Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, İstiklâl Marşı’na ve “Millet” kavramına da büyük bir önem verdiydi. İstiklâl Marşı’mızın ünlü Şairi Mehmet Akif ERSOY’un bu güzel İstiklâl Marşı’nda yer verdiği “O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;”, “O benimdir, o benim milletimindir ancak.”, “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimindir istiklâl” sözlerindeki “Millet” kavramına da açıklık, anlaşılırlık getirmek amacıyla olsa gerek, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, “Türkiye Cumhuriyetini Kuran Halka Türk Milleti Denir.” diye söylemiştir.. Ulusal Önderimiz, Millî Rehberimiz, Başöğretmenimiz ve Başkomutanımız  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün, “Cumhuriyetimizin temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürüdür!” sözü de bu güzel Millî Marş’ımız ile birlikte iyi anlaşılmalıdır..

İyi bilinmelidir ki, dünün işgalcisi ve o şer sevr paylaşımı özlemcisi ve ezeli Türk düşmanı o sinsi haçlı emperyalizm, Türklük karşıtı harici ve dahili işbirlikçileriyle tarihimizi çarpıtmaya, Çanakkale’yi, Sakarya’yı, Dumlupınar’ı yok göstermeye çalışmaktalar; dinsel söylemli entrikalarla Türklüğü ve Atatürk’ü  unutturma gayretleri içindedirler.! İnsanımıza yabancı hayranlığı sağlayıp insanımızı yabancılaştırmayı amaçlayan AB masalıyla, BM kıskacıyla, şer Sevr uzantısı BOP tuzağıyla bu güzel vatanımızın elimizden alınabilinmesi için sinsice uğraş veren o emperyalist haçlı dünyası ve işbirlikçileri dün olduğu gibi yine kirli oyunlar peşindedirler.. Türklüğün ezeli düşmanı o haçlı emperyalizmin şer sevr bop gibi  Türklüğe ve Türk yurduna yönelen nice kirli oyunlarının çok iyi anlaşılıp tez bozulmasını da öğütleyen bu güzel İstiklâl Marşı’mız, Atamız’ın yol gösterici Gençliğe Hitabe’miz daima hür yaşamamızı öğütlediğine göre, ulusal yatırımlarımıza, ulusal tarımımıza, millî üretimimize ve millî sanayimize, millî kültürümüze ve Millî Temel Eğitim’imize, bu güzel yurdumuzun ulvi değerlerinden sayılan bayrağımızın dalgalanmasına ve vatan toprağımıza bilinçlice ve onurluca sahip çıkmalıyız. Harici ve dahili düşmanların sinsi oyunlarını, şer kumpaslarını sebat ve azimle tez bozmalıyız..

Bu güzel Vatanı bizlere emanet  eden, Bu cennet yurdu Türk Ulusu’muza armağan eden ve ebediyete intikal eden kahraman şehitlerimize ve ebediyete intikal eden şanlı gazilerimize, o işgalci haçlı düşmanın mezaliminden kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşumuzun büyük öncüsü Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e ve Millî Mücadele arkadaşlarına, İstiklâl Gazisi Aziziyeli merhum dedem Davut Oğlu Hüseyin Acar’a, Adile Çavuş’a, Kara Fatma’ya, Zübeyde Hanım’a, Hanife Ana’ya, Millî Mücadele’mizin adı sanı unutulmuş o nice kefensiz kahramanlarımıza ve cephe gerisinden İstiklâl Savaşı kahramanlarımıza katkı sağlayan eli kınalı-ayağı nasırlı Türk kadınına, çocuğundan önce cepheye yardımı düşünen Türk Anası’na, Millî Marş’ımızın şairi merhum Mehmet Akif Ersoy’a minnettarız.. İstiklâl Savaşı’mızın bu yüce kahramanlarını daima saygıyla, minnetle, rahmetle  anıyoruz.! Ruhları şad olsun.!

Vatan ve bağımsızlık sembolü bayrağımızın daima gururla dalgalanmasını, şehit ve gaziler emaneti bu kutsal vatanımızın ulusal bağımsızlığının devamlılığını öğütleyen bu güzel millî destan İstiklâl Marşı’mızı güzel kavrayarak; ulusallığımızın ve millî bağımsızlığımızın timsali büyük Atatürk’ümüzün ulusal öğütlerini çok iyi anlayıp dosdoğru uygulayarak güzel günlere, aydınlık mutlu yarınlara kısa sürede ulaşılmasını, ebediyen devam etmesi arzulanan huzur ve refaha tez kavuşulmasını gönülden temenni ediyorum..

Dahili ve harici her türlü düşmanlara karşı daima tedbir almamızı, şanlı ecdadımızın kutsal emanetine sahip çıkarak bayrağımızın semalarımızda daima hür dalgalanmasının teminini sağlamamızı, vatanımızın ve milletimizin mutlu aydınlık yarınları için bilgiyle, azimle, dürüstçe çalışmamızı öğütlediğinden istiklâlimizin ve istikbalimizin rehberi konumundaki İstiklâl Marşı’mız; o işgalci haçlı emperyalist düşmana karşı onurlu karşı duruşumuzun, düşman işgalinden kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşa yönelişimizin ve de ulusal tam bağımsızlığımızın ebediyete dek azimle götürülmesi gerektiği bilincinin edinilmesinin destanıdır..

[Öneli bir not: İstiklâl Marşı’mız, ayakta hazır ol vaziyette hep bir ağızdan gür sesle düzgünce söylenilmelidir; gruptan uzakta dinlerken ise yönümüz sese ve bayrağa yönelik olmalı (içten de olsa) okunuşa iştirak edilebilmelidir, eğer mümkünse uzak yerdeyken de hazır ol vaziyette bulunulabilmelidir.. İstiklâl Marşı’mızı  söylerken ve dinlerken saygıda kusur etmememiz gerekir; yelek, ceket, (giysi palto ise palto) gibi en üst giysinin düğmeleri mutlaka iliklenir, ağızda herhangi bir şey bulundurulmaz.

 Lütfen bu kurallara uyalım ve uyulmasını sağlayalım.]

Kemal KOÇÖZ
(Atatürkçü Düşünce Derneği) Karasu Şubesi Kurucu eski Başkanı