29 EKİM ile sembolleşen CUMHURİYET ulusal bir onurdur, millî bir gururdur.. Dünkü düşman işgalinden ve mezalimlerinden kurtuluşumuzun ve yeniden hürriyetimize kavuşuşumuzun sembolüdür.
Yeniden ulusallığımıza ve ulusal tam bağımsızlığımıza kavuşmamızın ulviyetini dillendiren, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizin resmen bütün dünyaya ilan edilişinin günü olan 29 EKİM; Ulusallığımızı ve Ulusal Bağımsızlığımızı simgeleyen ve Türkiye Cumhuriyet’imizin ebediliğini taçlandıran gündür. Bu güzel günümüz, en büyük bayram Cumhuriyet Bayramı’mızın 100. Yılı Kutlu Olsun.
Birinci Dünya Harbi (1914-1918) sonucu gündeme gelen ve Osmanlının idam edilişinin fermanı sayılan Mütareke (Mondros Mütarekesi-30 Ekim 1918) bahanesiyle o emperyalist haçlı batılılarca tarih sahnesinden yok edilmek istenilen, dahili düşmanlarca ihanete uğrayan Türk ulusumuzun ecdat yadigarı bu güzel “Vatan”ımızın yüce kurtarıcısı Büyük Asker Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün önderliğiyle yeniden elde edilen hürriyetimizin, ulusal bağımsızlığımızın ve vatanı ve milletiyle bölünmez bir bütünlüğümüzün tarih boyunca ebediyen sürüp gideceğinin sönmeyen meşalesi ulviyetindeki en büyük bayramımız 29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI; şanlı yurdumuzun ufuklarını daima aydınlatsın, Ulusallığımızın ve ulusal tam bağımsızlığımızın ebediliğine ilham olsun..
Cumhuriyet, Halkın, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimidir.. Ecdadımızın, Şehit ve Gazilerimizin emaneti bu kutsal vatanımızın ebediliğine, ufuklarının daima aydınlık olmasına rehberlik eden Büyük Atatürk’ün “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir.” (Gz. M.K.A.) sözünün temeli sayılan Parlamenter Meclis sistemine dayalı bulunan “Cumhuriyet, yüksek ahlaki değere ve niteliklere dayanan bir idaredir; Cumhuriyet fazilettir.” (Gz. M.K.A.) Bunun için olsa gerek, “Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister.” (Gz. M.K.A.) öğüdünde bulunan millî rehberimiz, ulusal önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Ulusal egemenlik, milletin namusudur, haysiyetidir, şerefidir.” (Gz. M.K.A.). demişti işgale karşı direnişin gerekliliği için, vatanın ve milletin yenden hürriyetinin temini için.. Çünkü, düşman işgalinin yaygınlaştığı bir yerde “Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir.” (Gz. M.K.A.) İşte bunun içindir ki, “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” (Gz. M.K.A.) (22 Haziran 1919, Amasya Tamimi) Düşman mezalimine uğrayan cefakar Anadolu halkının ve bu güzel Anadolu toprağının o düşman işgalinden kurtuluşunun ve hatta bu güzel Cumhuriyet’imizin, Türkiye Cumhuriyeti’mizin kuruluşunun temini için Millî Mücadele’yi başlattıydı Atatürk..
(Ne hazindir ki, o düşmanların dahili işbirlikçileri de zaman zaman o işgalci düşmanlar gibi ve hatta onlardan daha fazla mezalimlerde de bulunduydular Atatürk yandaşı Kuvayı Millîyecilere, Kuvayı Millîye destekçilerine karşı.. Ki, İstiklâl Savaşı Gazisi dedem de (Annemin babası Gazi Hüseyin ACAR) İstiklâl Harbi yılları esnasında düşman işbirlikçisi o dahili hainlerin mezalimlerine maruz kalanlardandı.!)
Gereksiz girilen bir harbin sonunda maruz kalınan o işgallere karşı Millî Mücadele başlatıldı. Milletin makûs talihinin yenilmesine ve Ankara Hükümeti’nin Batılılarca tanınmasına vesile olan savaşın olduğu İnönü’de (11 Ocak 1921), Sakarya’da (13 Eylül 1921), Dumlupınar’da (30 Ağustos 1922) ve yurdun her bir sathındaki o çetin mücadelelerle zaferlere ulaşıldı.. Bu sayededir ki, Millî Mücadele ile elde edilen o zaferlerle ve bu zaferler sonucu oluşan o Lozan’daki (24 Temmuz 1923) uluslararası zeminde, eksiği gediği de olsa da elde edilen gerekli kazanımlarla bu güzel Cumhuriyet’in oluşumu sağlanan, Ulusallığımızı ve Ulusal bağımsızlığımızı taçlandıran gündür 29 EKİM.. Aydınlığa, mutluluğa, gönençli yarınlara yöneliştir 29 Ekim.. Cumhuriyeti, Ulusallığımızı ve Ulusal bağımsızlığımızı taçlandıran gündür 29 Ekim.
Lozan kazanımlarının ardından İstanbul’daki ingiliz askerleri 6 Ekim 1923’te İstanbul’dan çıkarıldı. (13 Kasım 1918’de düşman gemileri İstanbul önlerine gelip demir atarak başlayan işgal tam 4 yıl 10 ay 23 gün sonrası 6 Ekim 1923’te sona erdirildi..) (Meclis’in kararıyla 13Ekim 1923’te Başkent olan) Ankara’da 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilân edildi.. Ve Türk milletine ait bu genç devletin adı “TÜRKİYE” oldu, Ve böylelikle yeni TÜRKİYE CUMHURİYETİ Devleti tüm dünyaya duyuruldu.. Kutlu Olsun. Bunun içindir ki, 29 Ekim; emperyalizmin işgalinden kurtuluşumuzun ve yeniden kuruluşumuzun, yeniden var oluşumuzun bayramıdır. 29 Ekim; ümmetten özgür Millet olmaya yöneliştir.. 29 Ekim; Özgürlük ve Ulusal Tam Bağımsızlık Andı’dır..
“Türkiye halkı, asırlardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı hayatın bir gereği kabul etmiş bir milletin evlâtlarıdır. Bu millet bağımsızlıktan uzak yaşamamıştır; yaşayamaz ve yaşamayacaktır.” (Gz. M.K.A.) diyordu Atatürk.. “Türk Milleti ve Cumhuriyet ayrılmaz bir bütündür.” (Gz. M.K.A.) anlayışını, Türklüğün millî dayanışmasını pekiştiren 29 Ekim; İstiklâlimizin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizin kuruluşunun tüm dünyaya ilân edilişinin bayramıdır..
“Cumhuriyetimizin dayanağı Türk toplumudur.” Bunun için “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” diyen Büyük Atatürk, o işgal günlerinde, yokluk ve yoksulluklar içinde bulunan ecdat diyarı bu güzel yurdumuzun ve cefakâr aziz ulusumuzun o işgalden, o mezalimlerden kurtulması ve yeniden özgürlüğe kavuşulabilinmesi için etkinliklerle, kongrelerle halkı bilgilendirmeyi ve halkın iradesine başvurmayı gerekli kılan ve millî iradeyi hakim kılan Meclis’in oluşumunu sağlamıştı.. Atatürk’e göre, kuruluşunu gerçekleştirdiği (Türkiye) Büyük Millet Meclisi sayesinde Millî Mücadele’ye başlanıldı ve azimle millî zafere ulaşıldı.. O zorlu günlerden kurtuluşun sağlayıcısı Meclis’in, Parlamento’ya dayalı bir yönetim biçiminin halkımıza daha uygun olacağı inancındaydı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.. “Türk Milleti’nin karakterine ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.”, “Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet’e inananlara, onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek lazım.” (Gz.M.K.A.) diyen, Cumhuriyet Bayramı Nutku’nu “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözüyle tamamlayan Büyük ATATÜRK’ün bu veciz sözleriyle de anlamını bulan 29 EKİM ve CUMHURİYET, Türk’ün özgürlük ve bağımsızlığının, ebediyen var oluşunun azim ve kararlılığının, vatan sevdasının destanıdır.
“Yokluk ve sefaleti yenmek için önce cehaleti yenmek gerekir.” “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” (Gz. M.K.A.) diyen Atatürk, halkın bilinçlenmesini, Gençliğin iyi yetiştirilmesini önemsemektedir ve bu nedenle olsa gerek “Öğretmenler, Cumhuriyet sizden, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister.” (Gz. M.K.A.)demiştir. Bu güzel vatanın geleceğinin teminatı Türk gençliği ve bizler, Ulusal Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Hangi istiklâl vardır ki, yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir.” (Gz. M.K.Paşa, 1919) öğüdünü “Millî mücadele şahsi hırs değil, millî ideal, millî onur sebep olmuştur.”, “Türk milleti, millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.” (Gz.M.K.A.) sözleriyle millîliğin, egemenliğin ulviyetini iyi anlamalıyız.. Çünkü, “Egemenlik, hiçbir mana, hiçbir şekil ve hiçbir renkte ve işarette ortaklık kabul etmez.” (Gz.M.K.A.) Çünkü “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” (Gz. M.K.A, 20.01.1923) Ki, “Millî emeller, millî irade yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bütün millet fertlerinin arzularının, emellerinin bileşkesinden ibarettir.” (Gz. M.K.A.) (Balıkesir Nutku, 07 Şubat 1923), “Türk Genci, devrimin ve rejimin (Cumhuriyet’in) sahibi ve bekçisidir.” (Gz. M.K.A.) (Bursa Nutku, 1933) öğütlerini de göz önünde bulundurarak bu tarihi olaylar da bilinsin ve buna göre tutum alınsın ki, dünün düşmanı ve o düşmanın dahili ve harici işbirlikçileri şer mihraklar; günümüzde de yarınlarda da o işgal yıllarındaki benzeri oyunları, 15 Temmuz (2016) gibi bir ihaneti tekrar tekrar oynama fırsatına kavuşamasınlar; dünün benzeri gibi aydınlarımıza, subaylarımıza dair kumpaslara, sinsi şer senaryolara yönelemeye zemin bulamasınlar.!
Türklüğün, Türkiye’nin düşmanları, o şer Sevr BOP emelleri için sinsice din şemsiyesine gizlenirler, laikliği yıpratmaya, laikliği kötü göstermeye çalışırlar. Gençliğimiz, halkımız, Laikliğin dinsizlik olmadığını, laikliğin de Cumhuriyet’in dayanaklarından olduğunu bilsinler. Kimilerinin, laiklik üzerinden, dinsel söylemler üzerinden Atatürk sevgisini sarsamaya, Atatürk yolundan saptırmaya, Cumhuriyet’ten uzaklaştırılıp emperyalizme avuç açtırmaya çalıştığını tez anlasın, kavrasın; yanılgıya düşülmesin.. Bu nedenle olsa gerek Atatürk diyor ki, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.” (1925) “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en tehlikeli düşmanı, siyasi düşünceye dönüşen irtica, yobazlık ve şeriat bağnazlığıdır.” (Gz. M.K.A.) (Çünkü dünün düşmanları, Sevrcileri Anadolu halkını bu din içerikli şer söylemlerle yanıltma gayetindedir.!)
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, “Millî Kurtuluş”umuzun ve “Ulusal Kuruluş”umuzun Bayramı’dır. Hilafet ve Saltanat özlemcilerinin, takkiyecilerin, dünün o işgalci haçlı emperyalizmin sinsi şer işbirlikçilerinin, o mandacıların, öteden beridir bu güzel Cumhuriyet’imize yönelik kindarlıkları, karşıtlıkları süregelmektedir.. Bu durumu sezinleyen ve “Bütün ümidim gençliktedir!” (Gz. M.K.A.) diyen Anafartalar, Sakarya ve Dumlupınar Kahramanı büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu güzel Cumhuriyet’i koruma ve kollama görevini öncelikli olarak gençlerimize veriyor; “Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sisiniz. Cumhuriyet’i biz kurduk; onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizsiniz.” (Gz. M.K.A., 1925) diyor. “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” (Gz. M.K.A, 16 Haziran 1926) diyen ebedi Cumhurbaşkanımız Büyük Atatürk, Gençliğe Hitabe’sinde de siz Gençlere ve bizlere diyor ki, “Ey Türk Geçliği! Birinci vazifen, Türk İstiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” (Gz. M.K.A.) diyor..
Bu güzel Cumhuriyet’e kolay ulaşılmadı! Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs’ta (1919) Samsun’a gidişinin hemen ardından Havza’da toplanıldı (25 Mayıs 1919); Amasya’da “Milletin istiklâlini, milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” görüşünün hakim olduğu Amasya Genelgesi oluşturuldu. (22 Haziran 1919) “Millî sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.”, “Manda ve himaye kabul edilemez.” düşüncelerinin hakim olduğu Erzurum’da (23 Temmuz 1919) ve Sivas’ta Kongre’ler yapıldı (4 Eylül 1919) ve ardından Ankara’da TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) oluşturuldu. (23 Nisan 1920) İnönü’de, Sakarya’da, Kocatepe’de ve yurdun her bir sathında vatan için savaşlar yapıldı.. Dumlupınar’daki (30 Ağustos) o Büyük Zafer ile kovalanan o düşmanlar 9 Eylül’de (1922) İzmir’den denize döküldü.. Bu kurtuluş, sadece güzel İzmir’in kurtuluşu değil, bütün Anadolu’nun “Düşman İşgalinden Kurtuluş”u idi; tüm Anadolu sevindi.. İzmir Marşı’yla da ulvi duygular dillendirildi..
Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğiyle coşup şahlanan ve kendilerine daima minnettar kaldığımız, saygıyla, sevgi ve şükran duygularımızla andığımız şanlı şehitlerimiz ve kahraman gazilerimiz; kan dökerek, can vererek bu güzel vatanı o emperyalizm uzantısı düşmanın işgalinden ve mezalimlerinden kurtararak bizlere armağan ettiler.. Bu güzel Cumhuriyet’imize, bilinçle ve içtenlikle sahip çıkmalıyız. O haçlı emperyalizmin AB masalına, Sevr uzantısı BOP entrikalarına aldanmamalıyız.! Ulusallığımızın ve Ulusal tam bağımsızlığımızın önemliliğinin kavranmasına, millî bilincin gelişmesine ve pekişmesine ortam sağlayan Millî Bayram’larımız daima onurla, gururla dillendirilmeli ve her şartta ay yıldızlı al bayraklarımız coşkuyla dalgalandırılarak kutlanılmalıdır.. Ulusallığımızın ve Ulusal Bağımsızlığımızın Önderi Büyük Atatürk’ün resminden, Hitabe’sinden ve veciz öğütlerinden daima gurur duyulmalı ve ilham alınmalıdır.. Millî Eğitim Müfredatı’mızda daima Türklük, Atatürk ve Atatürkçülük kavramları yer almalıdır ki, neslimiz, gençliğimiz, çağdaş laik bilimle yetişsin; dahili ve harici düşmanlarımıza karşı nasıl olunmanın gerektiğini bilmesi için, istiklâli ve istikbali olan bu güzel Vatanı ve Cumhuriyet’i daima doğru yüceltebilmesi için Atatürk ve Atatürkçülük bilgisi ve sevgisi edinebilsin. Unutulmasın ki, dün oldu gibi günümüzde ve yarınlarda da insanlarımızı yine Lawrence misali dinsel söylemlerle yanıltmaya çalışan dahili ve hacri bedhahlar olacaktır. Bunun içindir ki, kindar değil, Ecdadımıza, Vatanımıza ve Cumhuriyet’imize itaatkâr vatansever nesiler yetiştirilsin.
Ulusallığımızın ve Ulusal tam bağımsızlığımızın baş mimarı büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüz; Ankara Hipodromu’ndaki kutlamada 29 Ekim’in 10. Yıl kutlama konuşması olan Onuncu Yıl Nutku’nda, “Bugün…En büyük bayramdır. Kutlu olsun!”, “Bu büyük millet bayramını daha büyük şerefle, sadetle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.” (Gz.M.K.A.) temennisinde bulunduğu 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın özündeki Cumhuriyet, fazilettir; bu güzel Cumhuriyet; İstiklâl’dir, Hürriyet’tir.. “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.” 29 Ekim ile özdeşleşen Cumhuriyet, saygı ve özveri gerektirir. Hilafet ve saltanat özlemcileri, takkiyeciler, o haçlı emperyalizmin sinsi şer işbirlikçileri, mandacılar öteden beridir bu güzel Cumhuriyet’imize yönelik kinleri, karşıtlıkları süregelmektedir.. Bu durumu önceden sezinleyen büyük önderimiz Atatürk, “Cumhuriyet; fikren, ilmen fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli (karakterli) muhafızlar ister.” (Gz.M.K.A.) diyerek unutulmaması ve Laik Cumhuriyet’e dosdoğru uyulması gereken böyle güzel bir öğütte de bulunmuştu..
Ulusallığımızın ve Ulusal Bağımsızlığımızın fiili yönetim biçimi olan Cumhuriyet’imize dair Parlamento’muz, aydınlık yarınlarımızın teminatıdır.. Cumhuriyet ile 29 Ekim özdeşleşmiştir. Bu nedenlerledir ki, 29 Ekim coşkusu; Cumhuriyet’i anlamaktır.. Milletçe geniş alanlarda da coşkuyla kutlanılması gereken 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nın muhtevası; Cumhuriyetimizin kazanımlarını tanımaktır, millî tarımımıza, millî sanayimize, ulusal eğitimimize, Türkçemize, Türklüğümüze ve Türkiye Cumhuriyeti’mize, kıyılarımızla adalarımızla bütün vatan toprağımıza, ulusal kalkınmamıza, millî benliğimize ve ulusal bütünlüğümüze, bayrağımıza ve bağımsızlığımıza onurluca sahip çıkmaktır; yurdumuzu ve ulusumuzu kalkındırmak ve yüceltmektir.
Bu nedenlerledir ki, devletimizin banisi, ulusallığımızın ve ulusal bağımsızlığımızın öncüsü Büyük Devlet Adamı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün onca yokluklara ve bin bir zorluklara rağmen yurdumuz ve ulusumuzun huzur ve refahı için yaptığı çabalarından, öğütlerinden ve görevlerinden esinlenerek denilebilmelidir ki, “İlkemiz, Atatürk’ün İlkesi; Ülkümüz, Atatürk’ün Ülküsü; Yolumuz, Atatürk’ün Yolu’dur.” Bu nedenle, Atatürk’ü ve Atatürkçülüğü iyi anlamalıyız ve Atatürk Yolu’ndan sebat ve azimle dosdoğru gitmeliyiz. Çünkü, Atatürkçülük, sadece laf değildir; Atatürkçülük; Atatürk İlkelerini ve Atatürk Devrimlerini benimsemek ve bu Türk Devrimleri’ni dürüstçe savunmak ve onurluca yaşatmaktır; hurafe gericiliğine, Sevr bölücülüğüne, o haçlı emperyalizme, müstemlekeliğe, cehalete ve sefalete onurluca karşı durmaktır. Vatanı kalkındırmak ve milleti huzur ve refaha kavuşturmaktır; Ulusallığımızı ve ulusal tam bağımsızlığımızı ebedi kılmaktır..
Atatürk diyor ki, “Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.” (Gz. M.K.A.) (29 Ekim 1923, Mecliste TBMM üyelerine demeci). Türkiye Cumhuriyeti’mizi taçlandıran ve temeli Ankara’da 23 Nisan’da atılan 29 Ekim; yurdumuzun ve ulusumuzun coşku, huzur ve gönenç içinde bulunmasının temini ve ulusal tam bağımsızlığımızın devamlılığıdır. Bu nedenledir ki, 29 Ekim’i iyi anlamalıyız, 1923’ün 29 Ekim’ine onurluca sahip çıkmalıyız.. Dünün işgalcileri o haçlı emperyalizm ve uzantıları, dahili ve harici bedhahlar, kimi gafiller hoşnut olmazsa bile Millî Bayramlarımız daima coşkuyla ve huzur içinde kutlanılmalıdır.! 1923’e dürüstçe bağlılığın, Türkiye Cumhuriyeti’ne gönülden sevgi ve sadakatin, Atatürk Yolu’ndan dürüstçe ve azimle dosdoğru gitmenin ifadesidir Andımız.. Kutlu olsun Cumhuriyet Bayramı’mız..
Cumhuriyet, sadece laf değil, emek ister.. İyi bilinmelidir ki, Cumhuriyet, milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı bir yönetim biçimidir. Demokrasi için diğer mevcut yönetim biçimlerinin en iyisi olan Cumhuriyet, halkın egemenliğidir, seçtiği vekiller aracılığıyla halkın kendi kendisini yönetmesidir.. Meclis’e, Parlamento’ya dayalı bir yönetim biçimi olan Cumhuriyet, iyi anlaşılmalı ve daima dosdoğru uygulanmalıdır. Önemli devlet adamlarımızdan Kıbrıs Fatihi Bülent ECEVİT’in dediği gibi “Meclis, Cumhuriyet’e meydan okunacak yer değildir!” (“Burası (Meclis) devlete meydan okunacak yer değildir!” Ecevit, 2 Mayıs 1999, Meclis konuşması) Ki, Cumhuriyetçilere göre, Meclis, Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in kazanımlarının savunulacağı ve özellikle savunulması gerektiği bir yerdir.. Cumhuriyet’i ancak Cumhuriyetçiler doğru ve dürüstçe savunabilir.. Gerçek Cumhuriyetçiler, Cumhuriyet’ten, Cumhuriyet’in kazanımlarından yana tavır alabilir.. Bu nedenlerledir ki, 29 Ekim coşkusu, 29 Ekim’i anlamaktır. 29 Ekim; Cumhuriyet’e, Cumhuriyet’imizin kazanımlarına, Cumhuriyet’imizin tarımına, sanayisine, Millî Eğitim’e ve Türk diline, kıyısıyla-ırmağıyla-adasıyla-taşıyla toprağıyla bu kutsal vatana, ulusal kalkınmaya, millî benliğimize, ulusal bütünlüğümüze daima onurluca sahip çıkmaktır; vatanımızın ve milletimizin huzur ve refahını, ay yıldızlı al bayrağımızın daima dalgalanmasını sağlamaktır, yabancıya özelleştirme girdabından uzak durmaktır..İşgalden kurtuluşumuzun ve kuruluşumuzun öncüsü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, millî Mücadele’mizin ve Cumhuriyet’imizin şanlı şehitlerine ve kahraman gazilerimize daima minnettarız.. Ecdadımızı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü, şehit ve gazilerimizi daima saygıyla, minnetle anmalıyız.. Haçlı Batı’nın güdülediği Osmancılık’a, hurafeye, hilafet ve saltana özlem duyanların güzel söylemli şer takkiyelerine aldanıp kanmamalıyız..! Cumhuriyet’imize, demokrasiye daima onurluca sahip çıkmalıyız.. Bunun için bilinçli Atatürkçü bir gençlik yetiştirmeliyiz ki Cumhuriyet sağlam temellere dayansın. .. Çünkü, “İstiklâlde ve istikbalde dahi bu temel bizim en kıymetli hazinemizdir.”
İşgalden “Kurtuluş”umuzun ve yeniden “Kuruluş”umuzun sembolü 29 EKİM’i anlamak ve yaşatmak, dünün işgalcisi o haçlı emperyalizme karşı durmak, şehit ve gazilerimizin, ecdadımızın kutsal emaneti bu güzel vatan Türkiye’mizi, Türkiye Cumhuriyeti’mizi Atatürk Yolu’ndan giderek azimle dürüstçe savunmak ve kalkındırmak millî görevimizdir.. Yeniden hürriyet için Millî Mücadele azmiyle kanı canı pahasına savaşan şanlı şehitlerimize ve kahraman gazilerimize minnettarız.. Gayretleriyle kavuştuğumuz bu ulvi bayram 29 Ekim, yurdumuza ve ulusumuza kutlu olsun, yarınlarımız her daim huzur ve gönençli olsun.. “En Büyük Bayram 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı”, ecdadımızın yadigarı, şanlı şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin kutsal emaneti bu güzel yurdumuza ve aziz ulusumuza Kutlu Olsun!
Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin öneminin ve de devamlılığının ulviyetini dillendiren bu millî günlerimizin, o düşman işgalinden “Kurtuluş”umuzun ve yeniden “Kuruluş”umuzun yıldönümü bayramlarımızın coşkuyla kutlanılması, iyi anlaşılması ve dosdoğru sahip çıkılması gerektiğini belirten bu Cumhuriyet; aydınlıktır, kalkınmaktır, uygarlaşmaktır.. Demokrasinin, laikliğin, çağdaşlığın, uygarlığın teminatı ve “bilhassa kimsesizlerin kimsesi” olan bu güzel Cumhuriyet; özgürce yaşamaktır, huzur ve refahtır, ulusallığımızı ve ulusal tam bağımsızlığımızı ebedi kılmaktır.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mız ulvi bir bayramdır.. Tekrar Kutlu Olsun! Bu büyük bayram, Ulusumuza ve tüm insanlığa huzur, mutluluk, barış ve esenlikler getirsin.
“Yaşasın Vatan, Yaşasın Millet, Yaşasın Hürriyet!” (N.K)
Her daim coşkuyla haykıralım: Yaşasın Cumhuriyet.
Kemal KOÇÖZ (E.Eğitimci)
ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği)
Karasu Şubesi Kurucu eski Başkanı