Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun Sakarya’da il istişare toplantısında, evrensel ve özgün değerleri içeren ‘İnsan Hakları Şehirleri’ oluşturma yolunda Sakarya’nın namzet il olduğu belirtildi.
HAK KAVRAMI İNSANLIKLA BAŞLAR
Sakarya Valiliği evsahipliğinde gerçekleşen toplantıda konuşan Vali Ahmet Hamdi Nayir, hak kavramının insanlıkla başladığını belirtti. Hak kavramının toplumun tüm kesimlerini yakından ilgilendirdiğini belirten Vali Nayir, “Hak kavramı eğer uyulduğu takdirde huzuru, mutluluğu getirecek olan bir kavramdır. Saygı duyulmadığı takdirde, toplumun dengelerini bozacak, anarşiye sebep olacak bir kavram olarak da karşımıza çıkabilir” dedi. Sakarya’nın insan hakları konusundaki haritasının çıkarıldığına işaret eden Vali Nayir, çalışmanın Türkiye’ye örnek olacağına inandığını dile getirdi.
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ İÇİN
Kurumun faaliyetleri ve amaçlarıyla ilgili katılımcılara bilgilendirme yapan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan, insan hakları alanında yerelde yaşanan sorunları, fikir ve eleştirileriyle bunlara ilişkin çözüm önerilerini dinlemek üzere bu toplantının yapıldığını kaydetti.
‘TÜM AKTÖRLERE GÖREV DÜŞÜYOR’
İnsan hakları şehri hedefine ulaşmada yereldeki insan hakları aktörlerine önemli sorumluluklar düştüğünü belirten Arslan, “Tüm şehirlerimizin insan onuruyla bağdaşır düzeyde asgari bir hayat kalitesi sunacak hale gelmesi son derece önemli ve gereklidir. Bu nedenle şehirlerimizi “insan hakları şehri” haline getirmek temel gayemiz olmalıdır” diye konuştu.
“Konya ve İstanbul’dan Sonra 3. Toplantı Sakarya’da”
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu tarafından düzenlenen İnsan Hakları İl İstişare Toplantısı, Vali Ahmet Hamdi Nayir’in katılımlarıyla gerçekleştirildi.
Valilikteki toplantı öncesi Vali Ahmet Hamdi Nayir, TİHEK Başkanı Süleyman Arslan, İkinci Başkan Mesut Kınalı, Kurul Üyeleri Prof. Dr. Halil Kalabalık ve Mehmet Altuntaş ile Cumhuriyet Başsavcısı Lütfi Dursun, Vali Yardımcısı Mehmet Fatih Çiçekli, Büyükşehir Belediye Başkanı Vekili Necdet Tömekçe, SAÜ ve SUBÜ Rektör Vekilleri, İl Emniyet Müdürü, İl Jandarma Komutanı ve daire müdürleri ile değerlendirme toplantısında bir araya geldi.
Kurul üyelerini ilimizde ve Valiliğimizde ağırlamaktan memnuniyet duyduklarını ifade eden Vali Ahmet Hamdi Nayir, daha sonra beraberindekilerle birlikte Valilik Toplantı Salonunda geniş katılımlı gerçekleştirilen İnsan Hakları İl İstişare Toplantısına geçti.
İnsan hakları sorunlarını tartışmak, insan hakları konularında bilgi ve görüş alışverişinde bulunmak amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, yükseköğretim kurumları, basın ve yayın kuruluşları, araştırmacılar ve ilgili diğer kişi, kurum ve kuruluşların katılımı ile Konya ve İstanbul’dan sonra 3’üncüsünün ilimizde düzenlendiği İstişare Toplantısına Vali Ahmet Hamdi Nayir’in yanı sıra; TİHEK Başkanı Süleyman Arslan ve Kurum temsilcileri ile Cumhuriyet Başsavcısı Lütfi Dursun, Vali Yardımcısı Mehmet Fatih Çiçekli, Kaymakamlar, daire müdürleri, İl İnsan Hakları Kurul Üyeleri, akademisyenler, STK temsilcileri ve basın mensupları katıldı. Programda Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun tarihçesi ve faaliyetlerinin anlatıldığı bir sinevizyon gösterimi de yer aldı.
TİHEK’in Tarihçesi ve Faaliyetlerine Değindi
Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren Kurum Başkanı Süleyman Arslan Sakarya’da olmaktan son derece mutlu olduklarını belirtip, “İstişare toplantıları Kurumumuzun son derece ehemmiyet verdiği, düzenli olarak icra etmek noktasında gayret gösterdiği çalışmaların başında gelmektedir. Daha önce Konya ve İstanbul’da düzenlediğimiz istişare toplantılarının bugün için üçüncüsünü gerçekleştirmekteyiz.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, 2016 yılında kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip, Cumhurbaşkanının belirleyeceği bakanla ilişkili bir kamu kuruluşudur. Bu nedenle Kurumumuz, kamu gücü ve yetkisi kullanabilmektedir. Devletlerin insan haklarının hem potansiyel ihlalcisi hem de koruyucusu olma noktasındaki ikilemden kaynaklı risklerin asgari düzeye indirilmesi adına oluşturulan ve doktrinde ulusal insan hakları kurumları olarak nitelendirilen bağımsız kurumlar kategorisinde yer alan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, klasik bir kamu kurumu pozisyonunda olmayan, insan hakları alanında rol ve sorumluklar yüklenen, bütün insan hakları aktörlerini bir araya getiren köprü bir kurumdur.
“Sorunları Kaynağında Çözebilmeliyiz”
Türkiye’deki coğrafi büyüklük ve nüfus göz önüne alındığında Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun sadece merkezden sunduğu hizmetlerle insan hakları şehirleri inşa etmek çok güçtür. Bu nedenle sorunları kaynağında çözme potansiyeli olan bu yapıların güçlendirilmesi ülkemizde insan hakları şehirleri inşa etme noktasında da önem arz etmektedir. Yereldeki bütün aktörleri bir araya getiren bu yapıların ivedi olarak hak ettiği değeri görmesi en temel arzumuzdur.
Bizi bütün konukseverliğiyle ağırlayan Sayın Valimiz ile ekip arkadaşlarına ve bütün katılımcılara teşekkür ediyoruz” dedi.
“Hak Kavramı İnsanlıkla Birlikte Başladı”
‘Bugün ilimizde insan hakları gibi önemli bir konuda ülke çapında bunu idare eden, yönlendiren, bilgilendiren bir kurumun temsilcileri ve uzmanları ile bir arada olmanın mutluluğunu yaşıyoruz’ diyerek sözlerine başlayan Vali Ahmet Hamdi Nayir, “Hak kavramı insanlıkla birlikte başlayan bir olgudur. Yaşlılarımızdan çocuklara, hastamızdan engellimize, üreticimizden tüketicimize kadar toplumun her kesimini ilgilendiren bir kavramdır. Hak kavramı eğer uyulduğu takdirde huzuru, mutluluğu getirecek olan bir kavramdır. Saygı duyulmadığı takdirde, toplumun dengelerini bozacak, anarşiye sebep olacak bir kavram olarak da karşımıza çıkabilir. Dolayısıyla her ülkenin, her ideolojinin temelinde var olması gereken hak kavramını içeren böylesi önemli bir konunun ilimizde konuşulmasından memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.
“İnsanı Yaşat ki, Devlet Yaşasın”
Bu toprakların yetiştirdiği büyük şahsiyetlerden Şeyh Edebali’nin, ‘İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın’ sözü aslında hak kavramını çok güzel özetlemektedir. İnsana hizmet eden her şey, insan hakları yönünden de en önemli görevi yerine getirmiş oluyor. İnsana en iyi şekilde hizmet verecek bir eğitim sistemi, insana en mükemmel şekilde hizmet verecek bir sağlık sistemi, insanın huzur içerisinde yaşayacağı bir ortamı oluşturan güvenlik hizmetlerinin varlığı, elbette ki insanı yaşattığı gibi devleti de yaşatacaktır. Dolayısıyla hak kavramı bizlerin huzurunu sağlayacak, geleceğine hitap edecek en önemli kavramlardan biri olarak ortaya çıkıyor.
“Yargının Hak Kavramına Çok Önem Verdiğine İnanıyoruz”
Hak kavramı yine hukukumuzun en önemli konularından birisidir. Bir konuda hak teslimini sağlamak adına o konunun haklısını, haksızını ayıran adil hâkimlerimiz, müddeiumumilerimiz, savcılarımız yine hak kavramının toplumda yerleşmesine katkı sunan, hizmet eden kişiler olarak bu kavramın toplumda yer bulması, huzur bulması, etkili olması için gayret göstermektedirler. Bu kadar geniş bir kavramın elbette farklı paydaşların da katkısı yadırganamaz. Yalnızca devlet olarak değil, yalnızca merkezi idare olarak değil, yerel yönetimlerin de işin içinde olması lazım, üniversitelerin de işin içinde olması lazım, sivil toplum kuruluşlarının da işin içinde olması gerekmektedir. Hak kavramıyla ilgili olarak hem bir farkındalığın oluşması hem de o hususlarda yapılan faaliyetlerin, uygulamaların yer bulması bizleri sonuca götürebilir. Toplum içerisinde aklınıza gelebilecek bütün hususlarda; tüketici hakkından hayvan hakkına, kadın hakkından çocuk hakkına kadar bütün hususlarda işbirliği içerisinde hak kavramına riayet edebilirsek başarılı olabiliriz.
“Dar Kapsamlı Bir İstişare Toplantısı da Gerçekleştirildi”
Sabah biraz da daraltılmış bir toplantıda arkadaşlarımızla yine ilimiz özeline dair değerlendirmelerde bulunduk. Başkanımız ile birlikte üyelerimiz içinde de Sakarya’ya bağlı olan, Sakarya’da geçmişleri olan arkadaşlarımız bulunuyor, onların da Sakarya’ya duymuş oldukları özel bir ilgi var. Dolayısıyla bugün burada gerçekleştirdiğimiz toplantı ve yapılacak çalışmaların Türkiye geneline yayılacak bir örnek çalışma olmasını umuyoruz, onlarla da bu düşüncelerimizi paylaştık.
Yaşam hakkından eğitim hakkına, sağlık hakkından çalışma hakkına kadar birçok konuda yapılan çalışmalar var. Ancak bazı konuları yalnızca belli bir kurumun çalışması olarak görüp genel manada ele almadan eksik bırakıp geçtiğimiz hususlar da oluyordur. İl-İlçe İnsan Hakları Kurullarının da ilgisine sunulan ülkemizdeki hak kavramına ilişkin faaliyetlerinin, illerin bu tür çalışmalarının Ankara’daki Genel Merkezin de bilgisine sunulması, her türlü hakkın korunması kapsamında yapılan faaliyetlerin ülkemiz adına yurtdışındaki toplantılarda da dile getirilmesi konularında bir mutabakata da vardık. Bu toplantıda bu konuyla ilgilenen daire amiri arkadaşlarımız, insan haklarına dair ilimizde yapmış oldukları çalışmalardan kısa örnekler sunmaya çalıştılar. Çok yararlı bir görüşme olduğunu söyleyebiliriz.
“İnsanımıza Hak Ettiği Şekilde Bir Yaşam Sağlamalıyız”
Bize düşen; insanımızı en uygun şartlarda, hak ettiği bir şekilde bütün evrensel değerlerden, bize ait değerlerden istifade ederek yaşamasını sağlamaktır. Dolayısıyla bu kurullarımızı daha etkin kullanmak, daha verimli kullanmak, yalnızca şikâyetlerin değerlendirileceği kurullar olmaktan öte, kendi görev alanlarıyla ilgili olarak da bir farkındalığın oluşmasını istiyoruz. Başta eğitim olmak üzere kurumların bu açıdan yapabilecekleri faaliyetleri de gözden geçirerek bir çalışma programına bağlaması daha uygun olacak diye düşünüyoruz.
İnsan hakları konusunda daha verimli, daha başarılı olma konusunda başta ilgili Vali Yardımcımız ve Kaymakamlarımız olmak üzere; bu konunun sorumlusu olan arkadaşlarımız ve onlara bu konuda destek veren kendi ilçelerindeki, ilimizdeki bu kurulun üyelerine, ayrıca bu konuda hassasiyeti olan kurumlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız ile birlikte herkese önemli görevler düşmektedir” diye konuştu.
Polis Akademisi Başkanlığı Üyesi Doç. Dr. Mustafa Yayla’nın “Şehir, Üniversite ve İnsan Haklarının Yerelde Korunması” konusunda bilgiler verdiği toplantıdan sonraki oturum kısmında kurul üyeleri, katılımcıların sorularını cevaplandırıp görüş, teklif ve önerilerini de not aldılar.
BU TOPLANTI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ İÇİN
Kurumun faaliyetleri ve amaçlarıyla ilgili katılımcılara bilgilendirme yapan TİHEK Başkanı Süleyman Arslan, insan hakları alanında yerelde yaşanan sorunları, fikir ve eleştirileriyle bunlara ilişkin çözüm önerilerini dinlemek üzere bu toplantının yapıldığını kaydetti.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan yaptığı konuşmada, “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, 2016 yılında kurulan, idari ve mali özerkliğe sahip, Cumhurbaşkanının belirleyeceği bakanla ilişkili bir kamu kuruluşudur. Bu nedenle Kurumumuz, kamu gücü ve yetkisi kullanabilmektedir. Ancak, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, klasik bir kamu kurumu da değildir. Devletlerin insan haklarının hem potansiyel ihlalcisi hem de koruyucusu olma noktasındaki ikilemden kaynaklı risklerin asgari düzeye indirilmesi adına oluşturulan ve doktrinde ulusal insan hakları kurumları olarak nitelendirilen bağımsız kurumlar kategorisinde yer alan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, insan hakları alanında rol ve sorumluklar yüklenen ve bütün insan hakları aktörlerini bir araya getiren köprü bir kurumdur. Bugünkü istişare toplantımızda da bu aktörlerin tamamından temsilcilerle bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu açıdan istişare toplantılarının Kurumumuza verilen misyonla büyük ölçüde örtüşen bir mahiyeti olduğunu ifade etmek istiyorum.
İnsan haklarının tam anlamıyla korunması ve geliştirilmesi adına bu alanda sorumluluk sahibi olan bütün aktörlerin işbirliği yapması elzem ve kaçınılmazdır. Bu aktörlerden birisi de yerelde faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve akademik kuruluşlardır. Muhataplarla doğrudan temas halinde olan bu aktörlerin insan haklarını sorunlarını tespit etme ve çözüm bulma noktasında merkezi yapılanlara göre daha avantajlı olduğu gerçeğini unutmamak gerekir” ifadelerini kullandı.
BİLGİ VE GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİ
Başkan Arslan, toplantıların amacıyla ilgili, “Bu gerçekleri öngören 6701 sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu 22’nci maddesinde “insan hakları sorunlarını tartışmak ve insan hakları konularında bilgi ve görüş alışverişinde bulunmak amacıyla, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, sendikalar, sosyal ve mesleki kuruluşlar, yükseköğretim kurumları, basın ve yayın kuruluşları, araştırmacılar ve ilgili diğer kişi, kurum ve kuruluşların katılımıyla merkezde ve illerde istişare toplantıları gerçekleştirme” görevini Kurumumuza vermiş bulunmaktadır. Bugün gerçekleştirdiğimiz toplantı, Kurumumuza verilen bu görevin icrası kapsamında icra edilmektedir.
İstişare toplantıları, Kurumumuzun son derece ehemmiyet verdiği, düzenli olarak icra etmek noktasında gayret gösterdiği çalışmaların başında gelmektedir. Daha önce Konya ve İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz istişare toplantılarının bugün için üçüncüsünü gerçekleştirmekteyiz” dedi.
TÜM AKTÖRLERE GÖREV DÜŞÜYOR
İnsan hakları şehri hedefine ulaşmada yereldeki insan hakları aktörlerine önemli sorumluluklar düştüğünü belirten Arslan, “Tüm şehirlerimizin insan onuruyla bağdaşır düzeyde asgari bir hayat kalitesi sunacak hale gelmesi son derece önemli ve gereklidir. Bu nedenle şehirlerimizi ‘insan hakları şehri’ haline getirmek temel gayemiz olmalıdır. Bu noktada hem merkezi teşkilatın hem de yereldeki insan hakları aktörlerine önemli sorumluluklar düşmektedir.
İnsan hakları şehri, şehirde yaşayan her kesimin ve her bireyin insan hak ve hürriyetlerden yararlanmayı mümkün kılacak bir hayatı sunabilen şehirler için kullanılan kavramı ifade etmektedir. İnsan hakları şehrinde yaşama hakkı, işkence ve kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı, ifade ve toplanma özgürlüğü, yaşlı hakları, engelli hakları, çocuk hakları, ailenin korunması hakkı, sağlık hakkı ve eğitim hakkı gibi insan haklarının birçok alanında hak ve hürriyetler asgari düzeyde güvence alınmış olmalıdır.
Birkaç örnek ile somutlaştırmak gerekirse, insan hakları şehri, yaşama hakkının maksimum düzeyde korunduğu bir şehirdir. İş kazalarından, trafik kazalarından, yetersiz sağlık hizmetinden ya da acil durumlarda zamanında müdahale edilememesinden kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri minimize edilmiştir.
İnsan hakları şehrinde çocuk hakları azami derecede korunup geliştirilmelidir. Çevre düzenlemeleri, eğitime erişim, sokakta çalışan-çalıştırılan çocuklar gibi sorunlar bertaraf edilmelidir. Uyuşturucu ve uyarıcı maddelerden çocukların korunması insan hakları şehrinde öncelikli konular arasındadır” diye konuştu.
‘YAŞLI HAKLARI ÖNCELİKLİDİR’
Konuşmasında yalı halarının önemine vurgu yapan Arslan, “Yaşlı hakları, bir insan hakları şehrinde öncelenmesi gereken bir diğer alandır. Yaşlıların aile ortamındaki sıcaklığa yaşlılık döneminde de kavuşabilmesi için gerekli politika ve tedbirlerin alınması bir insan hakları şehri açısından önemli ve gereklidir. Yaşlıların bütünüyle huzurevlerine bağımlı hale geldiği bir şehir, insan hakları şehri olarak telakki edilemez.
Bir insan hakları şehrinde, haklar talep edilmenin yanında aynı zamanda ikram da edilmelidir. İnsanlara salt insan olması hasebiyle verilen bu hakların ayrıca bir mücadele alanına dönüşmeden sunulması, bunun ikram edilmesi; insan hakları şehirlerinin kurulmasında özellikle üzerinde durulması gereken bir husustur” dedi.
Başkan Arslan konuşmasının son bölümünde şu sözlere yer verdi: “Bu vesileyle değinmek istediğim bir diğer husus, il ve ilçe insan hakları kurullarıdır. İl-ilçe insan hakları kurulları, ülkemize has bir yapılanma olup yönetmelik hükümleri çerçevesinde her il ve ilçe merkezlerinde mülki idare amirlikleri bünyesinde kurulmuştur. Kurulların tüzel kişiliği, bütçesi ve personeli bulunmamaktadır. Kurullar, görev ve hizmetlerini valilik ve kaymakamlık personeli eliyle ve buralardan sağlanan bütçe ile karşılamaktadır. 6332 sayılı Kanunda Kurum bürosu olarak görev yapması öngörülen il-ilçe insan hakları kurullarının, 6701 sayılı Kanun döneminde de yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar görevlerine aynı şekilde devam edeceği hükmü nedeniyle Kurumumuzla organik bir bağı devam etmektedir. 6701 sayılı Kanunun ilgili hükmü, kurulların 6332 sayılı Kanun dönemindeki mevcut durumu ile görevlerini ifa noktasında irade beyan etmiştir. Esasen bu düzenleme, kurulların lağvedilmesinden ziyade güçlendirilerek devamı noktasında bir irade beyanı olarak değerlendirilmelidir
Bununla beraber, görece eski bir mevzuata sahip ve çalışma usul ve esaslarında ciddi sorunlar yaşayan bu yapıların yeniden ele alınması zaruret teşkil etmektedir. Özellikle Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun bu dönemde geçirdiği değişim ve dönüşüme seyirci kalan bu yapılara ilişkin mevzuatın uyumlandırması ve revize edilmesi gerektiği değerlendirilmektedir.
Türkiye’deki coğrafi büyüklük ve nüfus göz önüne alındığında Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun sadece merkezden sunduğu hizmetlerle insan hakları şehirleri inşa etmek çok güçtür. Bu nedenle sorunları kaynağında çözme potansiyeli olan bu yapıların güçlendirilmesi ülkemizde insan hakları şehirleri inşa etme noktasında da önem arz etmektedir. Yereldeki bütün aktörleri bir araya getiren bu yapıların ivedi olarak hak ettiği değeri görmesi en temel arzumuzdur.
‘ÇALIŞMAYA İSTEKLİ VE HAZIRIZ’
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu olarak insan hakları alanında roller ve sorumluluklar üstlenen tüm aktörlerle ön koşulsuz ve ön yargısız olarak çalışmaya istekli ve hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Ayrıca insan hakları şehirlerinin inşasında üzerimize düşen sorumlulukları büyük bir memnuniyetle yerine getireceğimizi siz tüm paydaşlarımıza vurgulamak istiyorum.
Bizi bütün konukseverliğiyle ağırlayan Valiliğimize ve bütün katılımcılarımıza tekrar teşekkür ediyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, çalışmamızın hayırlı ve etkili sonuçlar doğurmasını temenni ediyor, çalışmada katkısı olan herkese şahsım, karar organımız olan İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu ve çalışma arkadaşlarım adına şükranlarımı sunuyorum.”
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine getirmek amacıyla 20 Nisan 2016 tarihli ve 6701 sayılı “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu” ile kurulmuştur. İlk olarak Türkiye İnsan Hakları Kurumu adıyla 21 Haziran 2012 tarihli ve 6332 sayılı “Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu” ile kurulan kurum, 9 Aralık 2013 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile ulusal önleme mekanizması olmuştur. Özel bütçeli bir idare olan Kurumun adı, 20 Nisan 2016’da değişmiş ve şimdiki halini almıştır.”