Tarikatlar dünyalıkları devşirmek için toplum mühendisliği yapmamalı

Paylaş:

SAÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Sezayi Küçük, tasavvufun ve tarikatların ortaya çıkış nedenlerini ve günümüzdeki durumunu değerlendirdi.

Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Sezayi Küçük, tarikatların geçmişten beri toplumda manevi eğitim görevini üstlendiklerini ifade ederek, “Tarikatlar geleneksel irfan merkezleri olan tasavvufun müesseseleridir. Tarikatların amacı Allah’a götürmektir ve O’nu görüyormuş gibi yaşatmaktır. Tarikatlar, toplumu başka yöne yönlendirmemeli, fani olan dünyalıkları devşirmek için toplum mühendisliği yapmamalılar. TV, radyo, gazete vb. gibi iletişim araçlarını da bu amaç doğrultusunda kullanmalılar” dedi.

Tasavvuf İslam’ın içinde

Tasavvufun İslam’ın içinde var olan bir yol olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Sezayi Küçük, “Tasavvuf neredeyse 14 asırlık bir geçmişi olan ve Hz. Peygamber’in manevi/ruhani hayatından hareketle ortaya çıkan bir anlayış, bir yol, bir düşünce, bir yaşam biçimidir. İslam’ın dışında değildir. Bu manada bütün kullanmış olduğu kaidelerini, usullerini, kurallarını İslam’dan, Kuran’dan ve sünnetten alır” dedi.

Hz. Peygamber’in yaşamış olduğu manevi hayatın aktarılma sistemine ‘tasavvuf’ adı verildiğini kaydeden Yrd. Doç. Küçük, şöyle devam etti: “Hz. Peygamber, adeta tasavvufun maksadını “ihsan” kavramıyla tarif etmiş ve ‘İhsan, sen Allah’ı görmesen de O seni daima görüyor anlayışı ile yaşamandır’ buyurmuştur. İslam ilimleri içinde Fıkıh nasıl insanın zahiri (dış) hayatını yönlendiriyorsa, Tasavvuf da bir fıkh-ı batın olarak insanın ruh ve mana hayatını, iç dünyasını tanzim eder. Tasavvuf temel olarak Kuran’ı Kerim ve Hz. Peygamber’in getirmiş olduğu buyrukları, samimi, hiçbir gösterişe düşmeden, sadece Allah rızası için yaşamayı amaçlamaktadır.”

Tarikatların temel amacı manevi eğitimdir

Tasavvufun sosyal kurumu olan tarikatın ise bu aktarılma sistemini belli kurallar çerçevesinde ileten mektebin ve yolun adı olduğunu anlatan Yrd. Doç. Küçük, bütün tarikatların temel amacının manevi eğitim veya diğer bir tabirle kişilik inşası olduğunu söyledi. Küçük, “Tasavvuf Milli Eğitim Bakanlığı ise tarikatlar o bakanlığın bünyesinde var olan okullardır. Kuran’ı Kerim Hz. Peygamber’i “en güzel örnek” diye tarif eder. Tasavvuf ve tarikatlar da Hz. Peygamber’in bu en güzel örnekliğini bir eğitim anlayışı ve öğretmen öğrenci ilişkisi çerçevesinde öğreten yol ve mekteptir. Bunu zaten bulunduğu toplumda bir öğretmen olan Hz. Peygamber’in hayatında da görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Yrd-Doc-Dr-Sezayi-Kucuk_1Tasavvuf yaşanılarak öğrenilen bir ilimdir

Hz. Peygamber’in manevi hayatının nesilden nesle nakle ihtiyacı doğduğunu, bu naklin mürşidler vasıtasıyla yapıldığını ve zaten tasavvuf ve tarikatların da bu çerçevede ortaya çıktığını aktaran Küçük, şunları söyledi: “Neden bir şeyhe, mürşide ihtiyaç duyuluyor dersek, tasavvuf bir hal ilmidir yani yaşanılarak öğrenilen bir ilimdir. Bu ilmin öğrenilmesinde de bir örneğe ihtiyaç vardır. İnsanoğlu genellikle görünen örneklerden daha çok etkileniyor. Bu sebeple mürşid insanın gözü önündeki peygamber varisi, manevi tecrübe sahibi, kendisini yetiştirmiş müşahhas (görünen) bir örnektir. Bu anlayış, düşünce ve yol zamanla sosyal olarak müesseseleşmiş ve bu kurumun adı tarikat olmuştur. Tarikatlar Hz. Peygamber’den sonra 1200’lü yıllarda ortaya çıkmıştır. İlk olarak da Kadiriye, Rıfaiye ve Yeseviyye tarikatlarından söz edebiliriz. Ahmet Yesevî ile birlikte ilk tarikatlardan biri Türkler arasından çıkmıştır. O günden bu güne kadar da bahsettiğimiz hedefler çerçevesinde bu geleneksel irfan merkezleri topluma manevi rehbenlik eden Mevlânâ, İbn-i Arabî, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Aziz Mahmud Hüdayi gibi şahsiyetleri yetiştirmiştir.”

Tarikatların manevi eğitim dışında bir amaçları olmaması gerektiğini vurgulayan Küçük, “Tarikatların amacı Müslümana hayatın her safhasında Hakk’ı hesaba katmayı öğretmek yani Allah’ı görüyormuş gibi yaşatmak ve Kur’an ahlâkını öğretmektir. Günümüzde de tarikatlar bu amacın dışına çıkmamalıdır. Tarikatlar, toplumu başka yöne yönlendirmemeli, dünyevileştiren herhangi bir oluşum (şirket, holding, alışveriş, pazarlama vs…) için toplum mühendisliği yapmamalılar. TV, radyo, gazete vb. gibi iletişim araçlarını da bu amaç doğrultusunda kullanmalılar” diye konuştu.

İnsanların gönül doktorlarına ihtiyaçları var

Küçük, şöyle devam etti: “Bugün aslında toplumlara baktığımızda ciddi bir şekilde ahlaki düşüşün yaşandığını, materyalist ve pozitivist anlayışın hüküm sürdüğünü fark ediyoruz. İnsanların birbiri aldatması, güvensizlik, helal haram düşüncesinin olmayışı, iman ve ihsan (Allah’ı görüyormuş gibi yaşamak) eksikliğinin neticesidir. İnsan kendisini Allah’ı görüyormuşçasına eğitmelidir. Tarikat bunu yapar ve insanların ahlaken eğitilmesini kötü huylardan iyi huylara doğru bir yolculuğa çıkmasını amaçlar. Geçmişten bugüne insanlar aynıdır. Yalnızca kullanılan dünyevi araçlar değişmiştir. İnsanların gönül doktorlarına ihtiyaçları vardır. Bu konuda en iyi yardımcılar, yani ruh doktorları olan mürşitlerdir.”

Yrd. Doç. Sezayi Küçük, günümüzde insanların manevi ihtiyaçlarını ve duygularını istismar eden sahte mürşidlere dikkat çekerek “Eskiler bunlara müteşeyyih diyorlardı. Bunlara karşı çok dikkatli olmak gerekmektedir. İslamın emirlerinden zerre miktar uzaklaşanın tasavvuf yolundan çok uzaklara düşeceğinin bilinmek lazımdır.” uyarısında bulundu.