İnşaat Mühendisleri Odası Sakarya Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar, Sakarya’da 1999 depreminden önce yapılmış az hasarlı ve çok katlı binaların birer potansiyel tehlike olduğuna dikkat çekti. Bu konumda 7000 adet binadan 25 bin dolayındaki daire bulunduğunu belirten Gürpınar tehlike arz eden bu yapı stoğunun bir an önce elden geçirilmesi gerektiğini vurguladı.
1 – 7 Mart Depram Haftası nedeniyle bir açıklama yapan İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Sakarya Şube Başkanı Hüsnü Gürpınar, Sakarya’da 17 yıl önce yaşanan deprem sonrası oluşan tehlike altındaki yapı stoğunun gerekli onarım ve yenileme çalışmasının önemine dikkat çekerek, “Yürürlükteki deprem yönetmeliğine göre güvenliği sağlanmamış yapıların, olası bir depremde nasıl davranacağının garantisini kimse veremez. Risk altındaki bu yapıların hepsi birer potansiyel tehlike olarak karşımızda duruyor. Bu durum ortadan kaldırılmalı. Hepsi elden geçirilip 2007’de çıkarılan mevcut deprem yönetmeliğinin istediği şartları sağlayacak şekilde onarılmalı ve güçlendirilmeli” diye konuştu.
Hiçbir bedel candan kıymetli değil
Olası bir doğal afet karşısında güvenliksiz binaların çok can kaybınına neden olabileceğini hatırlatan Gürpınar, “Orta hasarlı yapılar bir yana, şehrimizde ‘Yeni Deprem Yönetmeliği’ne göre güvenliksiz durumda olan binalar incelenerek en kısa zamanda güvenli hale getirilmelidir. Kamu binalarının da içinde bulunduğu yapılarda dahi herhangi bir önlem göremiyoruz. Yeni yapılan inşaatlarda bile Deprem Yönetmeliği’ne gerektiği gibi uyulmuyor. Her hastaya tedavi için ayrı bir ilaç gerektiği gibi, bu binaların da tedavisi için hepsinin ayrı ayrı ele alınması lazım. Bu çalışmayı yapmamamın ‘maliyet getirecek’ gibi bahanesi olamaz. Hiçbir bedel candan kıymetli değil. Hiçbir can parayla satın alınamaz” dedi.
Şehirdeki yapı stoğunun yüzde 60’ının 20 yaş ve üzeri yapılardan meydana geldiğini kaydeden Hüsnü Gürpınar, bunların büyük bölümünün ise ruhsatsız ve mühendislik hizmeti almadan yapıldığına dikkat çekti. 1999 depreminden önce yapılan ve yürürlükte bulunan 2007 Deprem Yönetmeliği’nin istediği şartları sağlamayan az hasarlı ve çok katlı binaların muhtemel bir depremde can güvenliği için tehlike oluşturduğunu vurgulayan Gürpınar, “Oysa hukuk, 1999 depreminden sonra hazırlanan imar planlarının hazırlayıcı ve tasdik edicilerini sorumlu tutarak hesap sormuş olsaydı, ceza davaları şahıslara, hukuk davaları da şahıslara ve kurumlara karşı açılabilseydi, bugünkü ağırdan alma ve ihmal, yerini köklü tedbirlere bırakırdı. Gelecekte aynı akıbete uğramak istemeyen idareci ve bürokratlar ile siyasi irade, herkesten fazla depremi düşünür hale gelirdi” diye konuştu.
Kentsel Dönüşümde öncelik görsellik değil güvenlik olmalı
15 yıldır bu konuda ciddi bir çalışma olmadığını öne süren İMO Başkanı Hüsnü Gürpınar, yapılan kentsel dönüşümlerin de amacına uygun yapılmadığını belirtti. Gürpınar, son dönemde uygulanan Kentsel Dönüşüm çalışmalarının amacına uygun yapılması gerektiğine vurgu yaptı. Yeni yapılacak dönüşüm planlarındaki binaların görsellik kapsamının ikinci planda, güvenliğin ön planda olması gerektiğini söyledi. Gürpınar, “6306 sayılı, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu (Kentsel Dönüşüm), öncelikle can güvenliğini sağlamaya yönelik çalışmayı kapsar. Bugün yapılan kentsel dönüşümler bu yasanın öngördüğü dönüşümden uzak bir çalışma içinde. Birinci önceliğimiz; uygulanacak kentsel dönüşümlerde güvenliğin dikkate alınmasıdır. Kentsel dönüşüm kapsamında, gerek özel ve kamu binalarında, gerekse diğer sosyal alan yapılarında Yeni Deprem Yönetmeliği tam olarak uyulmalı” diye konuştu.
Riskli binalara 3 yollu çözüm
Risk altındaki sözkonusu binalara uygulanacak çalışmanın 3 yolu olduğunu belirten Hüsnü Gürpınar, bunları; Deprem perdesi, kütle azaltılması (kat alımı) ve yıkılıp yeniden yapılması şeklinde olabileceğini ifade etti. Yetkilililerin hiç vakit geçirmeden bu yöntemlerle tedbir almaları gerektiğini vurgulayan Gürpınar, “Sakarya’yı bekleyen büyük tehlikeye karşı şimdiden önlem alınması kaçınılmaz” diye konuştu.
Eski depremden uzaklaştıkça yenisine yaklaşıyoruz.
25-30 yıllık periyotlarla Sakarya bir çok depremi yaşandığını hatırlatan İMO Başkanı Gürpınar, “Depremin yılı, günü ve saati önceden bilinemez ancak ilimizin deprem kuşağında yer aldığı gerçeği göz önünde bulundurularak, 1943, 1967 ve 1999 depremlerinin bize gösterdiği zaman aralıklarından hareketle; 15-20 yıl içinde bir depremin olması muhtemeldir. Depremin ne zaman olacağının garantisini kim verebilir. Bu nedenle, kaçınılmaz bir deprem için hazırlıklı olunması gerekir. Bu önümüzdeki 15 yılı çok iyi değerlendirmeli, potansiyel tehlike olarak bekleyen binalar depreme hazır hale getirilmeli, yoksa geçmişte yaşadığımız felaketi tekrar yaşamaya mecbur kalırız” dedi.
Deprem bilinci oluşmalı
Depremden yeteri kadar ders alınması gerektiğini ve can kayıplarına güvenliksiz binaların yol açtığı gerçeğinin hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini söyleyen Gürpınar, “Deprem geçirmiş ve yine yaşaması muhtemel bir il olan Sakarya’da bir deprem bilinci oluşması lazım. Konut satın alırken ya da kiralarken, yapının boyasına değil sağlam ve güvenlikli olup olmadığına bakmak lazım” dedi.
MAZİYE BİR BAKIVER…
Ne Ağır İmtihandır başındaki Sakarya!
17 Ağustos afetinden sonra başta zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olmak üzere, Başbakan Ecevit, yardımcıları Yılmaz ve Bahçeli ile muhalefet liderleri peşpeşe geldiler şehrimize. Dramı yaşadılar… Rutin söylevlerde bulunup ümit vaat ederek çekip gittiler bir bir… Sakaryalı bu süre içerisinde devletinden çok şey bekledi… Yeniden yaşanabilir o güzel şehrine kavuşmak ümidiyle tüketti acımasız ayları ve yılları… Ümit onun ekmeği, suyu ve havası oldu… Ne verilen sözler yerine geldi, ne yıkılan binalar ne de kırık gönüller onarıldı…
Şimdi soruyoruz; NE DEĞiŞTİ Kİ? (Yeni Sakarya – 17 Ağustos 2001)