İnsanlığın gelişmesi ve hayatı kolaylaştırmak amacıyla ortaya çıkan teknoloji, günümüzde çok hızlı ilerleme kaydetmekte. ‘Tarım Devrimi’, ‘Sanayi Devrimi’ ve ‘Teknoloji Devrimleri’ni geçiren dünyamız, bugün içerisinde bulunduğumuz ‘Dijital Çağ’ın geldiği noktada, sanayileşmenin dördüncü evresi ‘Endüstriyel İnternet’ ve ‘Nesnelerin İnterneti’ olarak tanımlanan ‘Endüstri 4.0’, yapay zeka ve robotik sistemlerinin gelişmesini sağladı. Şimdi ise insanların, her türlü nesne ve kavramlarla veri aracılığı ile birbirine bağlanacağı bir dönem olan ‘Toplum 5.0’ geliyor…
Geleceğin teknolojisinde, ev işlerini artık robotların yaptığı, buzdolabındaki malzemenin azaldığında internet aracılığıyla marketten sipariş verilebileceği, sürücüsüz otomobillerin trafikte seyrettiği ve çizgi filmlerdeki gibi uçan otomobillerin semalarda dolaştığı, işlerin işyerlerine gitmeden yapıldığı, insansız bir üretim sürecinin başlayacağı bir dünyaya doğru evriliyoruz. ‘‘Artırılmış gerçeklik’’, ‘‘Yapay zeka’’, ‘‘Metavers’’, ‘‘Büyük Veri’’… gibi kavramlar hayatımıza girmiş durumda.
Dünyadaki bu teknolojik gelişmelerin geldiği son aşamada, daha önceleri inanılması güç şeylerin birer birer gerçeğe dönüştüğü görülmekte. Dünyada büyük bir değişim yaşatacak yeni bir kavram daha hızla gelişmekte.
Japonya’da ‘‘Süper Akıllı Toplum’’ felsefesi ile geliştirilen ‘‘Toplum 5.0’’ kavramı, insan merkezli bir toplum oluşturmayı ve teknolojiyi insanlık yararına kullanarak, toplum refahını artırmayı amaçlıyor.
Başta hâyâl gibi görünen bir çok şeyin gerçekleştiği yüzyılımızda artık bunların birer film senaryosu olmadığı kabullenilmiş durumda. Yakın bir gelecekte uygulamaya girecek yeni teknolojilerin tanıtımları bile heyecan verici boyutta.
Teknolojiyi var edenin, bilgi birikimi oluşu nedeniyle, bilgi ve teknoloji birbirinden bağımsız düşünülemeyeceğinden, bu iki unsurun birleşmesiyle eğitimden sağlığa, alış verişten hukuka, spordan tasarıma, yaşamın hemen her alanında ezberleri bozacak bir dönüşüm hızla yaklaşmakta.
Pek yakın bir gelecekte mobil ekipmanlar vasıtasıyla hem sanal hem gerçek biçimde hayatın içerisine aktif edilmiş olarak üç boyutlu bir dünyaya adım atacağız. Giyilebilir teknolojiler sayesinde insanların hayatlarında çok değişimler olacağı varsayılırken, ışınlanma henüz mümkün görünmese de sanal gerçeklik gözlükleri sayesinde kendini başka yerlerde hissedebilmenin yolu açılıyor.
Yaşanan bu süreçte ‘güvenlik’ ve ‘adaptasyon’ dikkat edilmesi gereken konuların başında yer alıyor. Olası sorunları teknoloji ve veri kullanarak çözen bir topluma dönüşme yolunda siber güvenliğin sağlanması da büyük önem arz etmekte. Diğer taraftan bu dönüşüme adapte olabilmesi ve sunulan avantajlardan en iyi bir biçimde yararlanabilmesi için Toplum 5.0’ı oluşturan bireylerden, dijitalleşme konusunda bilgi ve becerilerini geliştirmesi bekleniyor.
TÜRKİYE’DE SON TEKNOLOJİK GELİŞMELER
Teknolojinin tarihsel gelişimi göz önünde bulundurulduğunda, 21. yüzyıla girişle birlikte dünyada inanılmaz hızla ilerleyen gelişmelere şahit oluyoruz. Ülkemiz de bu teknolojik gelişmelerden ciddi anlamda nasibini alıyor. Otomobil montajı yapan akıllı robotlardan, ev işlerine yardımcı hizmetçi robotlara, insansız hava araçlarından, uçan taksilere kadar iddialı teknolojik araçların üretiminde Türkiye de gücünü ortaya koymakta.
UÇAN ARABALAR GÖRÜCÜDE
Ülkemizde bir hâyâl daha gerçek oldu… İlk uçan araba Kocaeli Bilişim Vadisi’nde üretilerek görücüye çıktı. Bu yıl Türkiye’nin 13 ve 14 Eylül 2022’de İstanbul’da ev sahipliği yaptığı ‘‘Dünya AirTaxi Kongresi’’sinin ardından, Kocaeli Bilişim Vadisi’nde ‘AirTaxi’ dikey gösterisi yapıldı. Firmalar, geliştirdikleri hızlı dronları ve uçan taksileri katılımcılara sunma fırsatı buldu. Kongre hakkında değerlendirmede bulunan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Teknoloji ve İnovasyon Üssü Bilişim Vadisi’nin mobilite çalışmalarına en büyük katkıyı veren, Türkiye’nin en büyük teknoparkı olduğunu belirtti.
Dünya AirTaxi Kongresi’nin, gittikçe yaygınlaşan ‘uçan arabalar’ olarak tanımlanan kişisel hava araçlarının tartışıldığı ve geleceğe dair projeksiyonların yapıldığı bir kongre olduğunu belirten Bakan Mustafa Varank, özellikle dünyada bu sektördeki regülasyonlarla ilgili eksiklikler olduğunu ve bunlarla ilgili neler yapılabileceğinin tartışıldığını kaydetti. Bakan Varank, bu kongrede hem Türkiye’den hem dünyadan profesyonellerin bir araya gelip iki gün boyunca hem tartıştıklarını hem dünyanın gideceği yönle ilgili neler yapılabileceğini sorguladıklarını ifade etti.
Burada dünyanın şu anda en hızlı dronunu Türkiye’de bir girişim firmasının ürettiğini kaydeden bakan Varank, ‘‘İnanıyoruz ki doğru zamanda doğru teknolojiye yatırım yaparsanız dünyada çok başarılı olabilirsiniz. Biz de bunu İHA’lardan, SİHA’lardan zaten görebiliyoruz. Dünyada şu anda insansız hava araçları, SİHA’lar dediğinizde insanların aklına ilk Türkiye geliyor. Uçan arabalarda da biz Türkiye’de müthiş bir potansiyel olduğunu biliyoruz.
AirCar firmamızın aracını inceledik. Kendileri 23 Nisan’da Galata Port’tan Üsküdar’a insanlı bir uçuş yapabileceklerine inandıklarını söylediler. Biz de arkadaşlarımızla regülasyon buna müsait midir, güvenlik anlamında bu yapılabilir mi diye çalışacağız. Eğer arkadaşlarımız 23 Nisan’a bunu yetiştirebilirlerse Türkiye’den bir AirTaxi Galata Port’tan Üsküdar’a 23 Nisan’da uçmuş olacak. İnşallah başarırlar. Biz her zaman şunu vurguluyoruz; günlük işlerle uğraşmanız gerekiyor ama biz Türkiye’nin geleceğe yönelik teknolojilere yatırım yapması gerektiğine inanıyoruz. Ancak bunu yapabilirsek ileride Türkiye’yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarabiliriz. Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirebiliriz” diye konuştu.
DÜNYANIN İLK DÖRT KİŞİLİK UÇAN TAKSİSİ:
HIZI 160 KİLOMETREYE ÇIKIYOR
Slovakya’da bir mühendislik şirketinin geliştirdiği dünyanın ilk dört kişilik uçan taksisi Mart 2022’de tanıtıldı. Üç dakikadan daha kısa sürede hava ve kara geçişlerini gerçekleştirebilen bu yarı süper otomobil, yarı hafif uçak aracın 2027’de piyasaya sürülmesi planlanıyor.
Daha önce birçok filme konu olan uçan arabalar sonunda gerçek oldu. Slovakya’da bir mühendislik şirketi milyonlarca insanın hayali olan uçan arabaları üreterek bu hayali gerçekleştirdi. Firma, uçan arabalarla, yolda veya gökyüzünde ulaşım seçeneği sunarken, trafik sıkışıklığına sonsuza dek son vererek kişisel ulaşımı daha verimli hale getirmeyi hedefliyor. Firma, havadan araç çağırma hizmetinin, büyük şehirler arasında 100 ile 500 millik mesafelerde seyahat ederken taşıtlara ‘önemli’ zaman kazandıracağını umuyor. (https://www.yenisafak.com/)
Teknolojinin Geldiği Son Nokta:
OYUNCU TÜRK ROBOT ‘AYPERA’
Aypera’yı görenler onun gerçek bir insan mi yoksa robot mu olduğu konusunda karar veremiyor. Oturması kalkması ve konuşmalarıyla insandan farksız Aypera’nın hedefi dünyaca ünlü bir yıldız olmak.
Aypera, fiziksel bir robot olmaktan ziyade sadece dijital ortamlar için tasarlanmış sosyal bir robot. Aypera’nın tasarlanmasında görev alan bilim iletişimcisi Tevfik Uyar, bu robotun Türk insanın estetik standartları göz önünde bulundurarak tasarlandığını dile getirdi. Aypera, 1-6 Haziran 2022 tarihleri arasında Contemporary İstanbul’un Plug-in bölümünde yer aldı ve soruları video formatında yanıtladı. Aypera, sosyal medyada popüler olduğundan beri epey ilgi gören bir yüz haline geldi. Twitter’da ona yöneltilen sorulara bazen hümanist, bazen de ters cevaplar veren sosyal robot, gelecekte onu neler beklediğini ve hangi rolleri üstleneceğini, Contemporary İstanbul’da yanıtlıyor.
Ünlü yapımcı Birol Güven, hedeflerinin Aypera’yı dünyaca bir oyuncu yapmak olduğunu belirterek, sosyal robot hakkında şu açıklamalarda bulundu; “Hedefimiz dünyaca ünlü bir oyuncu olması. Ama tıpkı gerçek bir oyuncu gibi rolüne göre adı değişecek. Eğer Aşk-ı Memnu’da oynarsa adı Bihter olacak, Seksenler’de oynarsa adı Rukiye olacak, Çocuklar Duymasın’da oynarsa adı Meltem olacak.’’
ROBOT YARGIÇLAR HÜKÜM VERECEK!
Yapay zekânın hukuksal boyutlarına yönelik yapılan çalışmalar, yakın gelecekte robot yargıçların hüküm verme sürecinde etkili olacak. Hukuk alanında 3’üncü dalga yapay zekâ teknolojisinin, özellikle mahkemelerin karar verme sürecinde etkili olacağı beklenmekte. Uzman sistem yapay zekâ tekniği ile kullanılacak bu mekanizma acaba ileride insan unsurunu tamamıyla devre dışı bırakabilecek mi? sorusunu da gündeme getiriyor.
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde araştırmalar yapan Doç. Dr. Mesut Aygün, 3’üncü dalga yapay zekâ teknolojisini farklı boyutlarda ele alarak, “Yaklaşık 10 ila 15 yıl sonra robot yargıçlar, insan unsurunun yerini alarak hüküm vermeye başlayacaktır” öngörüsünde bulundu.
Teknolojinin gelişmesiyle yakın gelecekte robot yargıçların hüküm verme sürecinde etkili olabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Aygün aynı zamanda 3’üncü dalga yapay zekânın muhtemel sonuçlarına da değinerek, Yapay zekânın tıp ve savunma sanayi başta olmak üzere adalet sektörünü de etkilediğini ifade ediyor. Aygün, “Yapay zekâ teknolojili robot yargıçlar; derin öğrenme yeteneğiyle birlikte nedensellik bağını açıklayabilme becerisini de kazanabilirlerse, önümüzdeki süreçte hüküm verme kapasitesine erişebileceklerdir” açıklaması ile hukuk alanında yaşanacak devrim niteliğinde bir dönüşümü işaret etmekte.
“Yapay zekâ teknolojisi hâkimlere yardımcı bir rol üstlenecek”
Doç. Dr. Aygün, yapay zekâlı yazılımların içtihat ve literatür arama motorlarıyla devreye girmesiyle mahkemelerin çalışma şeklinin iyileştirilme sürecine dahil olacaklarını söyleyerek; Otonominin, mahkeme ve bilimsel içtihatların taranması gibi makine öğrenmesi tekniğini kullanan çeşitli yazılımların veri tabanlarında şekil bularak hâkimlere yardımcı bir rol üstlendiği yadsınamaz bir gerçek olduğunu vurguluyor. Hukuk alanında 3’üncü dalga yapay zekâ teknolojisi, özellikle mahkemelerin karar verme sürecinde etkili olacağını öne süren Doç. Dr. Aygün, ‘‘Uzman sistem yapay zekâ tekniğini kullanan bu mekanizma acaba ileride tamamen insan unsurunu devre dışı bırakabilecek mi? Elbette böyle bir sistemin mükemmele yakın bir şekilde işlerlik kazanabilmesi için zamana ihtiyaç var. Çünkü her ne kadar yapay zekâ insan yaşamını pek çok yönden kolaylaştırmış olsa da insan beyninin yani doğal zekânın yerini alabilecek niteliğe henüz sahip değildir” diyor.
“Neden sonuç ilişkisini gözler önüne serebilen bir yapılanmadır”
3’üncü dalga yapay zekânın gelişiminin 2035’li yıllara kadar devam eden bir süreci içerdiğini dile getiren Doç. Dr. Aygün, “Tasarlanan bu sistem, hukuk ve ceza uyuşmazlıkları bakımından öngörülebilir, tutarlı, objektif ve adil çözümler üretebilecektir. Örneğin sadece uyuşmazlığı nitelendirmekle kalmayacaklar ilaveten uyuşmazlığın çözümünde bu sonuca nasıl ulaştıklarını da açıklayabileceklerdir. Başka bir ifadeyle, 3’üncü dalga yapay zekâ teknolojileri, neden sonuç ilişkisini gözler önüne serebilen bir yapılanmadır” diyerek düşüncelerini aktardı.
METAVERSE İLE NELER YAŞANACAK
İnsanın yaşam kalitesini yükseltme, yüksek kalitede hizmet alan bir toplum oluşturma ve iletişim alanında bir devrim niteliğinde büyük ilerlemeler kaydedilmekte. Sanal evren, ileri evren (öte evren) kavramları artık hayatımızda yer edinmeye başladı. Bu gelişmelerle iletişime çok farklı bir boyut getirecek olan Metavers; ileri teknoloji kullanılarak oluşturulan, kurgular yardımıyla gerçek ve hayalin birleştirilmesi şeklinde tanımlanan ‘artırılmış sanal gerçeklik’ olarak tüm hayatımıza girmek üzere…
Sanal gerçeklik; Bilgisayar tarafından oluşturulmuş gerçek veya hayali bir ortamın simüle edilerek, kullanıcılar arasında işbirliği ve etkileşim sağlayan, yapay zekâ ürünü ve bilgi araçlarının gerçek ortam ile bütünleştirildiği bir kavram olarak tanımlanmakta. Ayrıca, kullanıcıların bu dünyayı manipüle ettiği, insan-bilgisayar etkileşiminin bir biçimi olarak da tanımlanan sanal gerçekliğin temelinde Gobbetti ve Scateni’ye göre, ‘‘gerçek gibi hissettiren, duyulan, davranılan, görünen’’ bir dünya oluşturabilme yatıyor.
Sanal gerçeklik uygulamaları maliyetli bir teknoloji olsa da son zamanlarda sanal gerçeklik deneyimi yaşamak isteyen herkes tarafından ilgi odağı oldu. Bu ilgi sonrası başta mobil teknoloji firmalarının harekete geçmesi ile sanal gerçeklik bileşenlerini içeren çok sayıda yeni mobil donanımın ve uygulamanın geliştirilmesi sağlandı. Sanal gerçeklikte yeni teknoloji Jump kamera düzeneği ile oluşturulmuş sanal gerçeklik videoları çok ilgi görürken bu teknoloji ile kullanıcılar 360 derece video izleme fırsatı bulmaktalar.
Yeni Medya Teknolojileri Dersinde METAVERSE Uygulaması
Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İletişim Fakültesi İletişim ve Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Eskicumalı, eğitim verdiği Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Yüksek Lisans öğrencilerine, ‘‘Yeni Medya Teknolojileri’’ dersi kapsamında metaverse ortamında sanal gerçeklik deneyimi yaşattı.
16 Aralık 2012 Pazartesi günü SAÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşen ve Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Dr. Öğretim Görevlisi Metin Çengel’in verdiği “Metaverse Yolculuk” konulu konferansa katılan öğrenciler, yeni teknolojik gelişmeler hakkında bilgi edinirken, program sonunda sanal gerçeklik gözlükleri vasıtasıyla metaverse ortamını tecrübe etti.
Metaverse aleminin yeni bir şey olduğunu ve gelecekte içerisinde çok zaman geçireceğimiz bir yer olduğunu belirten Dr. Metin Çengel, metaverse kelimesi üzerinde durdu ve “meta” (üst, ileriki, öteki) ve “universe” (evren, alem) kelimelerinin birleşimiyle oluşan metaverse kelimesinin, öteki evren, ileriki evren, kurgusal evren ve sanal evren anlamlarına geldiğini belirtti.
Metaverse evreninin, internetin gelecekteki hali gibi düşünülebileceğini dile getiren Dr. Çengel, metaverse evrenini, “birden fazla sanal dünyayı bir araya getiren kalıcı, çevrimiçi, 3D bir dünya konsepti” olarak tanımladı. Metaverse’ün nerelerde kullanılacağına değinen Dr. Çengel eğitim, sağlık, hizmet ve ticaret sahalarının öncelikli olduğunu belirtti. Ardından metaverse ortamını genel hatlarıyla tanıtan Dr. Çengel 11 adet metaverse platformu olduğunu, bunlar içerisinde bir takım ticari faaliyetler yapıldığını, bu ticari faaliyetleri gerçekleştirenlerden bir kısmının neden böyle yaptığının anlaşılamadığını, bir kısmının ise kötü amaçlarının açık olduğunu ifade etti.
NFT gibi metaverse ortamında kullanılan kavramları da açıklayan Dr. Çengel, metaverse ile birlikte ortaya çıkacak meslek gruplarının ve özellikle eğitimcilerin kazanması gereken yetkinliklere dikkat çekti.
Günümüzde eğitimin yalnızla öğretme ile kaldığını, yaptırıma dönüştürülemediğini öne süren Dr. Çengel, metaverse hayata geçtiğinde eğitim sisteminde öğretmenin kalkacağını ve bilginin eyleme dönüşmüş halinin ölçüleceğini ifade etti.
Gelecekte din eğitimi alanında da metaverse kullanımının kaçınılmaz olduğunu belirten Dr. Çengel, konuşmasını metaverse evreninin faydaları ve zararlarını sıralayarak ve dinleyicilerden gelen soruları cevaplayarak sonlandırdı.
Programda sanal gerçeklik gözlükleri vasıtasıyla katılımcıların metaverse ortamını tecrübe etmesi sağlandı. (https://haber.sakarya.edu.tr/)
YENİ TEKNOLİJİNİN DOĞURACAĞI SORUNLAR
Metaverse evreninin yol açabileceği zararları anlatan Dr. Metin Çengel, toplumda 40’lı yaşlardan itibaren Alzheimer hastalığının artacağına dikkat çekti. Dr. Çengel, metaverse ile birlikte doğacak sorunları şu şekilde sıraladı:
– Siber zorbalık ve tacizlerde artış,
– Zihinsel sorunlar,
– Fobilerin tetiklenmesi,
– Kimlik hırsızlıkları artacak,
– Yetkisiz veri depolama,
– Algı yönetimine maruz kalma,
– Deep Fake videolarında artış,
– Mekansal farkındalık kaybı,
– Mide bulantısı, Baş dönmesi,
– Göz Yorgunluğu, Odaklanım sorunları,
– Kaygılanma ve Yönetim bozuklukları,
– Aşırı radyasyona maruz kalma.
Yeni teknolojiler insan hayatını kolaylaştırsa da bazı sorun ve soruları da beraberinde getiriyor…
Endüstri 4.0 ve Endüstri 5.0’ın hızla ilerlediği bu süreçte insanlık bu gelişmelere nasıl ayak uyduracak? Hayatı kolaylaştırmak, yenilikler sunmak, insanların daha özgür, bağımsız yaşamasını sağlamak gibi hedefler taşıyan bu teknolojik gelişmelerden kimler, nasıl yararlanabilecek? Yeni teknolojiye karşı kendimizi nasıl geliştireceğiz? Farklı gelir guruplarından oluşan toplumlarda bu gelişen teknolojik hizmetlerden herkesin eşit ve adaletli şekilde yararlanabilmesi mümkün olacak mı? Teknolojinin sağladığı faydalar yanında sağlığa zararlı yönlerine karşı tedbirler öngörülebiliyor mu?
Bu sorunlara çözüm, sorulara ise cevap beklenmekte.
Kilis 7 Aralık Üniversitesi’nden Tansel Tepe, ‘‘Eğitim Teknolojilerinde Yeni Eğilimler: Sanal Gerçeklik Uygulamaları’’ konulu makalesinde; Sanal gerçeklik uygulamalarının maliyetlerinin yüksek olması, erişim imkanlarının kısıtlılığı, eğitim sektörüne uyarlanmasının uzmanlık gerektirmesi ve zahmetli olması, her kullanıcı için kullanımının kolay olmaması ve teknik bilgi gerektirmesi, uzun süreli kullanımlarda sağlık sorunlarına yol açabilmesinin (baş ve göz ağrısı gibi) birer sınırlılık olarak göze çarpsa da bu uygulamaların kullanım avantajları göz önünde bulundurulduğunda bu sınırlılıkların zamanla üstesinden gelinebileceğini belirtmekte.
Sonuç olarak, istesek de istemesek de bu yeni teknolojiler hayatımıza girmiş olacak. Etrafımızı çepe çevre kuşatacak bu artırılmış gerçekliğin oluşturacağı sanal evrende, toplumun ahlakî ve insanî değerleri ne yönde etkilenecek? İnsanoğlunu şimdi büyük bir sınav bekliyor…
Dik Gazete yazarı Hüseyin Burak Uçar, kaleme aldığı bir yazısında metaverse ile insanoğlunu nelerin beklediğini şu ifadelerle ortaya koymakta:
İnsanoğlunun Ekran ile İmtihanı ve Bu Böyle Sürerse…
‘‘1981 yılında IBM ilk kişisel bilgisayarı üretir. Bilgisayar ekranı, bu tarihten itibaren çok büyük değişiklikler göstererek bu günkü akıllı telefonlara kadar ulaşır ve tüm zamanların en etkili ‘ekranı’ı ünvanını kazanır. Artık sinema, televizyon ve bilgisayar ekranları tek bir ekranda; ‘akıllı telefon’da bir araya gelmektedir. Fakat bu da yetmeyecek ve insanlığın hizmetine bundan da iyisi sunulacaktır; İnsan ile ekranın tek vücut olduğu dünya: Metaverse.
İnsanlara hükmetmek ve onları ekran karşısında tutabilmek için hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamış, bilimsel araştırma ve çalışmalara büyük paralar ve büyük emekler harcanmıştır ve harcanmaya devam edilmektedir. Çekilen film ve dizi sayısının haddi hesabı yoktur. Bu kadar bilimsel çabayı, emeği ve parayı nedense “dünyada bir tek aç insan kalmasın, iç-dış bütün savaşlar son bulsun, dünya sağlıklı bir gezegen olarak kalsın” diye kullanmak bir türlü mümkün olmamaktadır.
‘Son yaya’ öyküsünün yazarı Ray Bradbury, geleceğin nasıl şekilleneceğine yönelik insanı ürküten şöyle bir tahminde bulunuyor:
– Bu böyle sürerse, dünyanın her yerinde metin iletileri ile veya bilgisayarlarla iletişim kurulacak ve iki insanın birbiri ile doğrudan makine-ekran kullanmadan konuşması yasaklanacak.
Birkaç farklı konuda aynı ifade ile başlayan cümleler kurmam gerekirse, affınıza sığınarak espri ile karışık şunları söyleyebilirim:
– Metaverse’te tuvalete de gidebileceğiz. Ekran karşısından ayrılmamıza gerek kalmayacak. Oturduğumuz koltuklar klozet vazifesi de görecek.
– Bu böyle sürerse, kadın ve erkek ayrımı ortadan tamamen kalkacak.
– Bu böyle sürerse, “giyinmek” tarihe karışacak.
– Bu böyle sürerse, Z kuşağından sonra “tanımlanamayacak” bir kuşak gelecek. Küçüklerini sevmek, büyüklerini saymak bile “Cahillik” sayılacak.
Şimdi sıra sizde!.. Bir cümle de sizden alalım…
Ne dersiniz; ya bu böyle sürerse?’’